22 Aralık 2015 Salı
21 Aralık 2015 Pazartesi
bugün Kocaeli arıcı arkadaşları seminerine katıldım Dr.Ali Korkmaz hocayı sunumunu dinlemek insanı hem dinlendiriyor hem de bilgilendiriyor.
12 Aralık 2015 Cumartesi
30 Kasım 2011 ÇARŞAMBA
|
Resmî Gazete
|
Sayı : 28128
| ||||||
YÖNETMELİK
| ||||||||
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından:
ARICILIK YÖNETMELİĞİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; arıcılıkta yetiştiricilik, araştırma, gen kaynaklarının tespiti, muhafazası, ıslahı, suni tohumlama, yeni hatların oluşturulması, damızlık materyalin ithalat ve ihracatı, ticari maksatla ana arı yetiştiriciliği temel esaslarının belirlenmesi, yaygınlaştırılması ve arı sağlığının korunmasına yönelik tedbirlerin alınmasıdır.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; arıcılıkla ilgili her türlü üretim, ıslah, damızlık materyali elde etme, sabit ve gezginci arıcılık konusundaki esasların belirlenmesi, arı sağlığı ve nakline ilişkin gerekli tedbirlerin alınması, alet, makine ve malzemelerin standardizasyonu, eğitim, projelendirme, ballı bitkiler tarımının geliştirilmesi, ana arı yetiştiriciliği, bal arılarında suni tohumlama konularını kapsamaktadır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 3/6/2011 tarihli ve 639 sayılı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Ana arı üreticisi: Ana Arı Yetiştiricisi Sertifikası sahibi olup, damızlık ana arılardan ana arı üretip satan kişi veya tüzel kişileri,
b) Ana arı üretimi: Aşılama tekniği kullanılarak, damızlık olarak seçilmiş farklı kolonilerden ana ve erkek arı yetiştirilip çoğaltılmasını,
c) Arıcı: Arıcılık işlerini meslek edinen ve geçimlerini kısmen veya tamamen bu yoldan kazananları,
ç) Arıcılık: Arıyı canlı materyal olarak kullanarak, arı ve arı ürünleri üzerinde fiilen yapılan çalışmaları,
d) Arıcılık Kayıt Sistemi (AKS): Etiketlenmiş kovanlara ait bilgilerin merkezi bir veri tabanında kayıt altına alındığı, izlendiği, raporlandığı Bakanlık kayıt sistemini,
e) Arıcı kimlik kartı: Merkez birlikleri tarafından üyelerine verilen arıcının bilgilerini içeren belgeyi,
f) Arı Konaklama Belgesi (AKB): Arıcının kayıtlı olduğu il/ilçe dışında konaklamak için aldığı belgeyi,
g) Arılık: Arılı kovan ve ekipmanların bulunduğu açık ya da kapalı tesis ve alanları,
ğ) Arı ürünleri: Arıcılık çalışmaları sonunda üretilen bal, polen, balmumu, propolis, arı sütü, arı zehiri,
h) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını,
ı) Birlik: 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve 29/6/2004 tarihli ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren arıcı örgütlerini,
i) Gezginci arıcı: Bitkilerdeki farklı çiçeklenme döneminden üst düzeyde faydalanmak ve kış koşullarından arılarını korumak maksadıyla kolonilerinin yerini değiştiren arıcıyı,
j) İl müdürlüğü: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il müdürlüğünü,
k) İlçe müdürlüğü: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilçe müdürlüğünü,
l) İşletme tanımlama numarası: İl/ilçe müdürlüğü tarafından Türkvet kayıt sisteminde tanımlanan her bir işletme için verilen numarayı,
m) İzole bölge: Bakanlıkça belirlenen ve yarıçapı en az 15 km olan yalnızca saf ırk, ekotip veya üretilecekhibritin baba hattını oluşturan kolonilerin bulunduğu yabancı kolonilerden arındırılmış ve dışarıdan arı girişine kapalı çiftleştirme bölgesi alanı,
n) Koloni: Yumurtlayan ana arısı bulunan ve üretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü 3-4 açık ve kapalı yavrulu olmak üzere 6-8 ve üzeri çerçeveli arı ailesini,
o) Konaklama kapasitesi: Bir bölgede flora ve ekolojik şartlar dikkate alınarak, mevcut kolonilerin verimini düşürmeden, birim alanda bulundurulabilecek arılı kovan miktarını,
ö) Kovan: Taşınabilir arı ailesi barınağını,
p) Polinasyon: Çiçekli bitkilerde döllenmenin bal arıları tarafından gerçekleştirilmesini,
r) Sabit arıcı: Kolonilerini tüm yıl boyunca Türkvet Kayıt Sisteminde İşletme Tanımlama Numarası ile kayıtlı olduğu yerde bulunduran arıcıyı,
s) Suni tohumlama: Çiftleşme olgunluğuna gelmiş arının spermi alınarak alet yardımıyla çiftleşme olgunluğuna gelmiş ana arının döl yoluna verilmesini,
ş) Temel petek: Saf balmumundan sterilize edilerek, tekniğine göre imal edilen standart ölçülerdeki balmumu levhaları,
t) TSE: Türk Standartları Enstitüsünü,
u) Türkvet kayıt sistemi: Bakanlık Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından, Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliği çerçevesinde oluşturulan işletmelerin, yetiştiricilerin ve sığır cinsi hayvanların kimlik bilgilerinin kayıt altına alındığı veri tabanını,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Gezginci Arıcılık
Gezginci arıcılık
MADDE 5 – (1) Gezginci arıcı hareketleri, aşağıdaki hususlar çerçevesinde yürütülür.
a) Gezginci arıcıların yerleştirilmelerinde, il/ilçe müdürlükleri yetkilidir.
b) İl ve ilçe müdürlükleri; gezginci arıcıların konaklayacakları yerleri ve kapasiteleri; il/ilçe müdürlüğünde görevli arıcılık konusunda deneyimli iki teknik personel ve birlik/birliklerin temsilcilerinden oluşan en az üç kişilik bir komisyonla, bitki florası, topografik ve ekolojik yapısı, yerleşim birimleri varsa sabit arıcılara ait koloni varlığını da dikkate alarak belirler ve bunlar harita üzerinde işaretlenir. Orman bölgelerinin kapasiteleri belirlenirken Orman ve Su İşleri Bakanlığının temsilcisi de komisyonda yer alır. Bölge koloni kapasitesi, flora varlığında kayda değer değişiklik olması (iklimsel veya yeni yerlerin açılması) durumunda güncellenir.
c) Bölgeler için koloni kapasitesi belirlenirken nektar ve polen veren tüm bitki varlığı göz önünde bulundurulur.
ç) Arılıklar, arı kışlatma bölgelerinde flora kapasitesine bakılmadan en az 150 metre aralıkla yerleştirilir. Ancak narenciye alanlarında kışlatma yerleşimi yapılırken arılıklar arası mesafe bölgenin flora kapasitesine göre ve en az 300 metre olacak şekilde düzenlenir. Araziye özel durumlarda uzaklığı belirlemeye il/ilçe müdürlüğü yetkilidir.
d) Belirlenmiş bölgede konaklayacak gezginci arıcı, konaklayacağı yer gerçek kişiye ait ise şahısla, köy arazisi ise köy muhtarlığıyla, diğer tüzel kişiliklere ait arazi ise yetkililerle, Devlet ormanlarında konaklayacak arıcılar da Orman ve Su İşleri Bakanlığının ilgili birimleri ile anlaşma yaptıktan sonra EK-1’de yer alan Arı Konaklama Belgesi (AKB)’nin 1 inci Bölümü imzalanır.
e) Konaklama yerini belirleyen ve yerleşme müsaadesi isteyen arıcı AKB ile konaklayacağı ilin il/ilçe müdürlüğüne başvurur. Arıcı tarafından belirlenen konaklama yeri il/ilçe müdürlüğünce de uygun bulunursa AKB’nin2 nci Bölümü onaylanır. Arıcı, AKB’yi ibra ederek çıkış yapacağı ilin, il/ilçe müdürlüğünden Hayvan Sevklerine Mahsus Yurtiçi Veteriner Sağlık Raporu alır ve bu belgelere istinaden arılarını sevk eder. Rapordaki sevk adresi ileAKB’deki konaklayacağı adres aynı olmalıdır. AKB olmayan arıcıya veteriner sağlık raporu düzenlenmez. Gezgincilik yapan, kayıtlı olduğu adrese ve/veya kendi arazisine dönen arıcıdan da arı hareketlerinin kontrolü ve takibi için AKB istenir.
f) Yer gösterilmeden ve belgeleri olmadan yerleşen arıcının arıları, il/ilçe müdürlüğünün talebi ile mülki amirlikçe güvenlik güçleri marifetiyle bulunduğu yerden kaldırılır. İl/ilçe müdürlüğü, işgal edenler hakkında26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesine göre işlem yapılmak üzere, Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunur. Kaldırma sürecinde meydana gelen zarardan arıcı sorumludur. Nakliye ve işçilik ücreti arıcıdan alınır. Mücbir sebepten dolayı arısını izin aldığı adres dışına indirmek zorunda kalan arıcıya il/ilçe müdürlüğünce mazeretin uygun görülmesi durumunda cezai işlem uygulanmaz, arıcı beş gün içerisinde AKB de izin aldığı adrese sevk edilir.
g) AKB işlemlerini arıcı adına üçüncü şahıslar takip edebilir.
ğ) Arazi sahipleri dışında herhangi bir muhtarlık ile kamu kurum ve kuruluşunca, arıcıdan konaklama ücreti dâhil hiçbir ad altında ücret alınmaz.
h) Konaklanan bölge için belirlenmiş koloni kapasitesi üzerindeki yerleşim taleplerine il/ilçe müdürlüklerince izin verilmez. Ancak konaklama planlamasında il/ilçe müdürlükleri sadece en son gelen arıcıyı mağdur etmeyecek şekilde bölge koloni kapasitesi üzerinde konaklama müsaadesi verir.
ı) Gezginci arıcılık yapan üreticiler, konaklama yapılan yerlerde arıların çevreye zarar vermemesi için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Arı konaklatılan alanlarda otlayan hayvanların arıdan zarar görmemesi için tedbirleri almak hayvan sahiplerinin sorumluluğundadır.
i) Yerleşim işlemleri tamamlanmış arıcılar ve yanında çalışan kişilerin isimleri il/ilçe müdürlükleri tarafından o mahallin güvenlik birimlerine liste halinde bildirilir.
j) Arı gen kaynaklarının tespiti ve yerinde korunması amacıyla izole bölgeleri, bilimsel çalışmalar sonucunda oluşturulacak komisyon kararı doğrultusunda Bakanlık belirler. Komisyon, Hayvancılık Genel Müdürlüğünce; üniversite, birlik ve ilgili kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin katılımıyla oluşturulur. İzole bölgelere dışarıdan arı girişleri yasaktır. İl/ilçe müdürlükleri, ilan edilen izole bölgeye yasa dışı girenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesine göre işlem yapılmak üzere Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunur.
k) Arılıklar, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde yoldan en az 200 metre, stabilize ara yollarda ise en az 30 metre uzaklığa yerleştirilir.
l) Gezginci arıcılık yapan arıcılar, arılarını çevreye rahatsızlık vermeyecek şekilde meskûn mahal dışında bir yere yerleştirir. Sabit arıcılar ise kolonilerini köy ve beldelerde çevreye rahatsızlık vermeyecek şekilde ve insanların toplu olarak hizmet aldıkları cami, okul, sağlık ocağı, karakol gibi benzeri alanlardan en az 200 metre uzağa yerleştirir. Yerleşimin dağınık olduğu bölgelerde ise bu mesafe en yakın eve en az 50 metre olmalıdır.
m) Meskûn mahal ve mücavir alan sınırları içinde arı konaklatılmasında ortaya çıkan ihtilafların giderilmesinde il/ilçe müdürlükleri yetkilidir.
n) Arılığın yerleşim yerinin komisyon tarafından onaylanması durumlarında, yaşanacak herhangi bir olumsuzluk arıcının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
o) Devlet ormanlarında konaklayacak arıcıların izin ile ilgili usul ve esasları ile arı konaklama yer tanzimi, arılık içme suyu ve ulaşım yolları Orman ve Su İşleri Bakanlığınca sağlanır.
ö) 1/7/2003 tarihli ve 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu uyarınca ilan edilen Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahalarındaki arıcılık faaliyetleri, ilgili mevzuat çerçevesinde hazırlanan Yönetim ve Gelişme Plan Kararları çerçevesinde yapılır.
p) Arıcı, arıcı kimlik kartını, resmî görevliler tarafından talep edilmesi durumunda birliğe kayıtlı olduğunu belgelemek için göstermek zorundadır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Temel Petek ve Bal Standardı
Temel petek
MADDE 6 – (1) Piyasaya arz edilen temel petekler aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır.
a) Temel petek üretiminde kullanılan balmumu 1 atmosfer basınçta 120 °C de 15 dakika süreyle veya eş bir sterilizasyon işlemine tabi tutulmalıdır.
b) Temel peteğe, balmumunun doğal yapısında bulunmayan, parafin, serezin, iç yağı, reçine, oksalik asit, ağartıcılar gibi yabancı maddeler karıştırılmaz.
c) İl müdürlükleri temel petek üretim işletmelerini en az yılda iki kez standartlara uygunluğu yönünden kontrol eder.
(2) Bakanlıkça düzenleme yapılıncaya kadar TSE standartları esas alınır.
Bal standardı
MADDE 7 – (1) Bal üretimi standardı, ilgili mevzuat çerçevesinde yürütülür.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ana Arı Yetiştiriciliği, Eğitimi ve Arılarda Suni Tohumlama
Ana arı yetiştiriciliği ve eğitimi
MADDE 8 – (1) Damızlık ana arı, ana arı yetiştiriciliği ve eğitimi uygulama usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.
(2) Bakanlık, arıcılara yönelik Ana Arı Yetiştiriciliği Sertifikası vermek üzere, ana arı yetiştiriciliği kursları düzenler ve düzenletir; kurs ücretleri dâhil olmak üzere bu kursların düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları belirler.
Arılarda suni tohumlama
MADDE 9 – (1) Suni tohumlama yapacak gerçek ve tüzel kişilere eğitim sonucunda Bakanlıkça sertifika verilir. Suni tohumlama ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ballı Bitkiler ve Orman Amenajman Planı
Ballı bitkiler
MADDE 10 – (1) Ballı bitkiler tarımını ve polinasyonu geliştirici ve özendirici tedbirler Bakanlıkça alınır.
Orman amenajman planı
MADDE 11 – (1) Arıların istifade edebileceği orman ağaçlarının kesilmesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığının yapacağı uygun bir amenajman planı çerçevesinde uygulanır.
(2) Bal üretimi için ayrılacak orman alanların; amenajman planlarının tespiti, faydalanma zamanı, süresi, şartları, faydalanmada öncelik alacak yetiştiricilerle ilgili kriterler ve birim alana konulacak kovan sayıları, Bakanlık İl Müdürlükleri, birlik ve ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı Bölge Müdürlüğünce tespit edilir.
ALTINCI BÖLÜM
Zirai Mücadele Tedbirleri
Zirai mücadele tedbirleri
MADDE 12 – (1) İlaçlamada aşağıdaki hususlara uyulur.
a) Mevcut imkânlar ölçüsünde arılıkların ilaçlama yapılan alanlardan uzak yerlerde bulunmasına özen gösterilir.
b) Zirai mücadele yapılacak yerlerdeki ve çevresindeki arıcılara, mücadele yapacak kuruluş ve şahıslar tarafından yedi gün önceden, ilaçlama programına alınan bölgenin genişliği, kullanılacak ilacın cinsi, atılma zamanı, etki süresi ile bal arılarına olan etkisi duyurulur.
c) Arıcılar, il/ilçe müdürlüklerinden, bulundukları yöredeki mücadele programları hakkında bilgi alır.
ç) Bitki koruma ürünleri, kullanıma arz edilen hâliyle ve etiketinde belirtilen tavsiyelere göre uygulanır. Buna aykırı uygulamalarda sorumluluk uygulayana ve uygulanmasına izin verene aittir.
d) Kullanılan bitki koruma ürünlerinin artık ve ambalajları kullanıcıları tarafından uygun şekilde imha edilmek zorundadır.
e) Zirai mücadelede bal arılarını korumak için öncelikle sıvı ilaç kullanılır.
f) İlaçlamalar sırasında arıların su içtiği kaynaklara ilaç bulaştırılmaz.
g) İlaçlamalar akşam üzeri veya sabah erken saatlerde, arıların uçuş yapmadıkları zamanlarda uygulanır.
(2) Bitki koruma ürünlerini etiket bilgilerine uygun şekilde kullanmayanlar ve bitki koruma ürünlerinin artık ve ambalajlarını Bakanlıkça belirlenen esaslara göre imha etmeyenler hakkında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 39 uncu maddesine göre işlem yapılır.
(3) Bakanlıkça; arıcı, zirai mücadele yapacak olan yetiştirici ve ilaç tatbik eden elemanlara arıların ilaçlardan etkilenmemesi ve doğabilecek zararların önlenmesi için düzenli olarak eğitim çalışmaları yapılır veya yaptırılır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Tomruk Tahsisi, İthalat ve İhracat İzni
Tomruk tahsisi
MADDE 13 – (1) Kovan imal edecek özel ve tüzel kişi ve kuruluşlara kereste tahsisi, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yapılır.
İthalat ve ihracat izni
MADDE 14 – (1) Damızlık arı ve damızlık arı materyalleri ile arı hastalık ve zararlılarında kullanılacak veteriner müstahzarların imal, ithal ve ihracı, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılan yönetmelikler ile Ekonomi Bakanlığınca yayımlanan ithalat ve ihracat ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Arı Sağlığı, Denetim, Kontrol ve Kayıt
Arı sağlığı
MADDE 15 – (1) Arı hastalık ve zararlıları ile etkin ve yaygın mücadele için merkez birlikleri, il birlikleri aracılığı ile belirli programlar dâhilinde toplu ilaçlama uygulaması yaptırır.
Denetim
MADDE 16 – (1) Bakanlıkça; gerçek ve tüzel kişilerin ürettikleri damızlık ana arılar ile ana arı yetiştiriciliği ve suni tohumlama konularındaki çalışmaları belirlenmiş ilgili mevzuat çerçevesinde denetlenir.
(2) Yapılan denetleme sonucunda ana arı yetiştiriciliği veya arı suni tohumlaması yapan gerçek veya tüzel kişilerin ya da ürettikleri ana arıların kusurlu veya yetersiz bulunmaları halinde sorumluları birinci defa yazılı olarak ikaz edilir, ihmalin veya kusurun sürdürülmesi halinde çalışma izinleri iptal edilir.
Kontrol
MADDE 17 – (1) İl ve ilçe müdürlükleri, arıcıların ilgili mevzuata uygun olarak bal üretimi yapmaları için gerekli tedbirleri alır, denetimleri yapar. Ayrıca diğer arı ürünlerinin yurt içi denetim ve kontrollerini 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu çerçevesinde yürütür.
(2) Arıcılar, veteriner tıbbi ürünlerinin kullanımında, ilgili mevzuata riayet etmek, kullandıkları veteriner tıbbi ürünleri kayıt altına almak, reçeteleri muhafaza etmek ve denetimlerde Bakanlığa sunmak zorundadır.
(3) İl/ilçe müdürlükleri; üretilen arı, arı ürünleri ve arıcılıkla ilgili her türlü alet, makine, petek, kovan ve arıcılık malzemesini, arıcılık konusunda yetişmiş personel aracılığıyla kontrol ettirmeye ve rapor tanzimine yetkilidir.
Kayıt
MADDE 18 – (1) Bakanlık, arıcılık kayıt sisteminin oluşturulmasına ilişkin usul ve esaslar ile kovan plakasının içeriği ve standartlarını belirler.
(2) Arıcılık Kayıt Sistemi aşağıdaki hususlar çerçevesinde yürütülür.
a) Arıcılık Kayıt Sistemi (AKS), Bakanlığın sorumluluk ve yetkisinde belirlenen esaslar dahilinde birlikler ile işbirliği halinde yürütülür.
b) Yetkilendirilmiş il/ilçe müdürlük personeli, Türkvet’te kayıtlı arıcılara işletme tanımlama numarası ile sistemde işletme açılması, açılan işletmelere, kovan plakalarının ve verilerinin girilmesi işlemlerinde yetkilidir. Birlik personelinin siteme veri giriş yetkileri Bakanlıkça belirlenir.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 19 – (1) 25/5/2003 tarihli ve 25118 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Arıcılık Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 21 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür.
EK-1
T.C.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
Hayvancılık Genel Müdürlüğü
Arı Konaklama Belgesi (AKB)
1.Bölüm
Arıcı tarafından doldurulacaktır; Tarih: ......../........../20..
İşletme Tanımlama Numarası:..................……….
TC Kimlik No:………………………………..
Adı ve Soyadı:................................
Daimi Adres:…………………………………………………………..…………………………
Tel: (.........).......................
Arılı Kovan Sayısı: ……………… Boş Kovan Sayısı:.....................
Çıkış Yapılacak Adres:………………………………………………………………………..……………….…...
Konaklanacak Adres:……………...………………………………………………………………
Konaklama Tarihi (başlama-bitiş): ........../........./20....... - ........../........../20.......
Arıcının Arazi Sahibi /Kurum Yetkilisi
Adı Soyadı İmza Adı Soyadı İmza
2.Bölüm
Yukarıda miktarı gösterilen ........................................................................ ait arılı kovanların, Hayvan Sevklerine Mahsus Yurtiçi Veteriner Sağlık Raporu ile ilimiz sınırları içerisinde yukarıda belirtilen tarihler arasında ve adreste konaklaması için nakline müsaade edilmiştir. .../…../20..
Arıcının Konaklayacağı
İl/İlçe Müdürlüğü
Adı Soyadı imza
|
5 Aralık 2015 Cumartesi
2 Aralık 2015 Çarşamba
1. TARİHÇESİ
Arıcılığın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. MÖ 7000
yıllarına ait mağara resimleri, çok eski tarihlere ait arı fosilleri ve tarihi
buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. Mısırda 4000 yıl önce Firavun mezarlarında bal ve balmumları bulunmuştur. Yine
mısırlıların ayinlerinde balın yer aldığı ve kral hanedanlarından birisinin
arıyı simge olarak kullandığı bilinmektedir. Mısır’da göçebe arıcılıkyapılmaktaydı ve bu nedenle buradan Yunanistan,
Filistin ve Kıbrıs’a arıcılığın yayıldığı düşünülmektedir.
Hindistan’da MÖ
3000-2000 yılları arasında arı ve bala ait bilgiler bulunmuştur. Babilliler
balı hem gıda hem de ilaç olarak kullanmışlardır. MÖ 384-322 yılları arasında
yaşayan Aristo, yazmış olduğuHayvanlar Tarihi adlı eserinde (5 ve 9. kitap) kovan içerisinde ana arı, erkek arı ve işçi
arı olarak 3 tip arının olduğunu, arıların çiçek tozu topladıklarını, işçi
arıların su taşıdıklarını ve işçi arılar arasında iş bölümü bulunduğunu ifade
etmiştir. Bu eserde sadece, arıların çiçek tozundan balmumu ürettikleri
konusunda yanılgıya düşmüştür. Yunanlılar saplardan örülmüş kovan, sepet kovan
ve tahta kovan kullanmışlardır. Romalılar arılar hakkında çok yazı
yazmışlardır. Milattan önce Cato, miladi yıl başlangıcında Columella, Virgil ve
4. Georgies arı hakkında bilgiler vermişlerdir. Columella arılıktan 2,5 ton bal
alınabileceğini, kovanların arılığa nasıl yerleştirileceğini, kovanların nasıl yapılması gerektiğini ve arıcılıkta kullanılan
alet ve malzemelerin esaslarını yazmıştır. Boğazköy kazıları, MÖ 1300
yıllarında Hititler devrinde arıcılığın önemli bir zirai faaliyet olduğunu
göstermiştir.
Fatih Sultan Mehmet,
Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim devirlerinde çıkarılan
Kanunnamelerde arıcılığa ait hükümler bulunmaktadır. Türk
köylüsü balı asırlardır bir ilaç ve şifalı besin kabul etmiş ve
hastalara bal yedirmiştir.
Arı ve bala, İncil ve
Kur’an gibi mukaddes kitaplar da yer vermişlerdir. Kur’anı-Kerim’in Nahl suresinin 68 ve 69. ayetlerinde mealen şöyle
buyrulmuştur “Ve Rabbin balarısına dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin. Her çeşit üründen
ye, sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollarda yürü diye emretti.
Karınlarında insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen
milletler için bunda ibret vardır.”
1.1. Arıcılığın
gelişmesi
Butler, 1609 yılında,
balmumunun arının vücudunda pulcuklar halinde meydana geldiğini bildirmiştir.
Jan Swammerdam (1637-1680) arı biyolojisi üzerinde çalışmıştır. François Huber
(1750-1831) “The Encyclopaedia Britannica” adlı eserinde arılara ait bazı ilgi
çekici ifadelere yer vermiştir, kovanların havalandırılması arıların
yelpazeleriyle yapılmaktadır, ana arılar işçi arı yumurta ve larvalarından
yetiştirilebilir, ana arı yalnız havada çiftleşir, çiçektozu arı yavrularının
asıl besinidir, yavru yetiştirme sıcaklığı 30 °C civarında olmalıdır, arıların
antenleri dokunma organıdır. Huber ayrıca antenlerin fonksiyonları ve temel
petek gibi konularda çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalarını “New Observations
on the Bee” adlı kitapta toplamıştır. Peter Prokopovyrch 1814’de çerçeveli
modern kovanı geliştirmiştir. Mehring 1857’de ilk temel petek kalıbını
keşfetmiştir. Dzierzon çerçeveli Langstroth kovanını geliştirmiş, 1845 yılında
arıların parthenogenesis teorisine göre çoğaldıklarını tespit etmiş, arıların
iki çeşit yavru hastalığının olduğunu ve İtalyan yerli arı ırkının iyi bir ırk
olduğunu iddia etmiştir. Modern kovanın babası sayılan Langstroth ve ticari
arıcılığı ortaya atan Moses Guinby, arıcılık malzemeleri fabrikası kuran A.I.
Root ve Charles Dadant arıcılığa önemli hizmetlerde bulunan önemli kişilerdir.
Günümüzde arıcılık
ticari bir iş haline dönüşmüştür. Türkiye şartları göz önüne alındığında
arıcılığın hızla ilkel kovandan modern kovana doğru değişim içinde olduğu,
10-50 kovanlık aile işletmeleri yerine, 100-500 kovanlık ticari işletmeler
haline dönüştüğü dikkati çekmektedir. Önceleri genellikle bal ve balmumu
üretmek amacıyla kurulan işletmeler son zamanlarda arı sütü, polen ve arı
zehiri gibi sağlık açısından önemli ürünlere yönelik faaliyetlerde de
bulunmaktadırlar.
2. YERİ VE ÖNEMİ
Arıcılık, çeşitli
tarım kolları ile birlikte uyumlu bir şekilde yürütülebilen ve toprağa bağlı
kalınmaksızın yapılabilen bir yetiştiricilik koludur. Birçok bitki üretimi,
arıcılık ile birlikte ve karşılıklı yarar sağlayarak sürdürülebilir. Deniz
seviyesinden binlerce metre yüksek yaylalara kadar, bitki ve çiçeğin bulunduğu
her yerde arıcılık yapılabilir.
Ülkemizde çiçeklenme
zamanlarının hemen hemen bütün yıla yayılmış olması, kovan üretimi için gerekli
kerestenin yeterli miktarda bulunması, arıya ve ürünü olan bala geleneksel bir
önem verilmesi, arıcılığa aktarılabilecek iş gücünün bulunması, önemli bir
yatırım gerektirmemesi ve toprağa bağlı kalınmaksızın yapılabilmesi, arıcılığın
önemini gittikçe arttırmaktadır. Ancak arının önemli ürünlerinden olan bal,
balmumu ve arı sütünün diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi hak ettiği fiyatla
satılamaması, arıcılık ile ilgili birliklerin yaygın olarak kurulamaması ve
mevcut kuruluşların etkili çalışmalarda bulunamamaları, arıcılığın gelişme
hızını oldukça düşürmektedir. Türkiye’de 1989 yılında 340,020 adedi eski tip,
2.740.640 adedi yeni tip olmak üzere toplam 3.080.660 adet kovan bulunduğu ve
40,180 ton bal ile 2,316 ton balmumu üretildiği bildirilmektedir (Tablo 1).
Türkiye kovan sayısı,
bal ve balmumu üretimi bakımından birçok ülkeden ileri durumdadır. Ayrıca
üretilen ballar dünyanın en kaliteli balları arasındadır. Ancak kovan başına
üretim miktarı oldukça düşük ve dünya ortalamasının gerisindedir.
2.1. Arıcılığın tarım içindeki önemi
Arıcılık çeşitli tarım
kollarıyla birlikte uyumlu bir şekilde yürütülebilen ve toprağa bağlı
kalınmaksızın yapılabilen bir hayvancılık koludur. Tarım işletmelerini,
Bitkisel üretim işletmeleri ve Hayvansal üretim işletmeleri olarak 2 gruba
ayırmak mümkündür. Arıcılık her iki grupla da yakından ilgilidir. Bir çiftlik
sahibi zirai faaliyetlerinin yanı sıra arıcılık da yaparsa, hem arının
gelirinden hem de zirai üretim artışından ek fayda sağlayabilir. Bu işletme
şekilleri, dengeler bozulmadığı takdirde arıcılıkla uyum içinde yürütülebilir.
Özellikle zirai ilaçlamalar bu dengeyi olumsuz yönde bozmaktadır.
Tablo 1. Türkiye’de
1956-1983 yıllar arasındaki kovan miktarı ve bal üretimi.
Yıl
|
Eski Tip
|
Yeni Tip
|
Toplam
|
Bal
|
Bal
|
Balmumu
|
kovan, ad.
|
kovan, ad
|
.adet
|
ton
|
kg/kovan
|
ton
|
|
1956
|
1.177.994
|
125,583
|
1.903.577
|
7,769
|
5.959
|
–
|
1960
|
1.302.000
|
195,400
|
1.497.400
|
9,690
|
6.514
|
–
|
1964
|
1.375.700
|
285,300
|
1.661.000
|
9,500
|
5.719
|
955
|
1968
|
1.344.023
|
442,531
|
1.786.554
|
12,930
|
7.231
|
1,184
|
1972
|
1.225.651
|
670,109
|
1.895.760
|
16,363
|
8.631
|
1,336
|
1976
|
1.007.628
|
1.019.121
|
2.026.749
|
24,061
|
11.516
|
1,762
|
1980
|
893,260
|
1.332.217
|
2.225.477
|
25,170
|
11.310
|
2,110
|
1984
|
756,191
|
1.905.209
|
2.661.400
|
35,620
|
13.384
|
2,513
|
1988
|
363,058
|
2.620.665
|
2.983.723
|
42,729
|
14.321
|
2,422
|
1989
|
340,020
|
2.740.640
|
3.080.660
|
40,180
|
13.043
|
2,316
|
Kaynak: Başbakanlık
D.İ.E. Tarım İstatistikleri Özeti, 1989.
Arının çiçek tozu ve nektar toplamak için bütün çiçekleri
dolaşması meyve ağaçları ve özellikle elma ağaçları açısından büyük önem
taşımaktadır. Yapılan bir denemede etrafı arının girmesini engelleyecek bir
malzemeyle kaplanan elma ağacının, hiç elma vermediği veya veriminin % 99
oranında azaldığı tespit edilmiştir. Çünkü elma ağaçları kendi kendilerini
dölleyemezler. Ayrıca arının çiçekten çiçeğe dolaşması ve her seferinde aynı
cins çiçekleri defalarca ziyaret etmesi, çiçeklerin kendi kendini döllemesi
(yakın akraba evliliği veya kan yakınlığı) sonucu oluşabilecek genetik
bozuklukların ortaya çıkmasını da önemli ölçüde engellemektedir. Bu sayede
oluşan heterozigotluk nedeniyle meyveler daha bol ve kaliteli olur.
Arıların tozlanma
yoluyla sağladıkları ürünün değeri bal ve balmumu üreterek sağladıklarının
10-20 katı kadar daha fazladır. Bu nedenle meyve bahçesi sahipleri ile tohumluk
bitki yetiştirenler tarla ve bahçelerinde bal arısı kovanları
bulundurmalıdırlar.
Bal arıları tarafından tozlanan meyvelerden; badem, elma, zerdali, şeftali,
kiraz, üzüm, kavun, karpuz, armut, Trabzon hurması, erik, ahududu, çilek,
tohumluk bitkilerden ise yonca, kuşkonmaz, karnabahar, lahana, havuç, kereviz,
tirfil, pamuk, salatalık, keten, soğan, biber, kabak, turp, kolza, şalgam,
ayçiçeği ve bakla sayılabilir.
Arının dolaylı olarak
toprağın erozyonunu önlediği ve gübrelenmesini sağladığı da ifade edilebilir.
Meyve ve tohum üretimini gerek sanayi ve gerekse yabani bitkilerde arttırarak
bitkilerin çoğalmasını ve dolayısıyla toprağın su ve rüzgar yoluyla erozyonunu
engellediği ve toprağa karışan bitkilerle de gübrelenmeyi sağladığı
söylenebilir. Çayır ve meraların yaşaması ve kalitesini de aynı yolla
etkilediği ve hayvancılığa uygun ortamın sağlanması açısından dolaylı rol
oynadığı ifade edilebilir.
2.2. Ülke
ekonomisindeki yeri ve önemi
Arıcılık, her yaştaki
insanın yapabileceği nadir işlerden birisidir. Tarım işletmelerindeki gizli
işsizliği ortadan kaldırabilecek veya fazla işgücünü değerlendirebilecek bir
faaliyet alanıdır. Ailenin asıl işi olabileceği gibi, tarım işletmelerinde yan
gelir olarak yer alabilir. Arıcılık az sermaye ile çok kar sağlayabilir.
Yatırım bir defa yapıldığında uzun süre işletilebilir. Araziye, suya, işletme
tesislerine, traktöre ve bunları çalıştıracak işçiye ihtiyaç yoktur.
Arılar; bal, balmumu, arı, arı sütü, çiçek tozu (Polen), arı zehiri ve
propolis üretirler. Bu ürünlerin üretilmesi ve pazarlanması aile ekonomisine katkıda bulunur.
Ekonomik olarak,
arıcılığın gelişmesi arıcılık sektörü için gerekli arı, ana arı, kovan, bal
süzme makinesi, temel petek, arıcılık malzemeleri ve ambalaj maddelerinin
üretildiği sanayi iş kollarının ortaya çıkmasına ve bu alanda istihdamın
sağlanmasına yardımcı olur. Dünyadaki en kaliteli bal, çok sayıda çiçek türüne
sahip olması nedeniyle Türkiye’de elde edilmektedir. Dünyadaki çiçek türlerinin
3/4’ü Türkiye’dedir.
Profesör Zander, II.
Dünya Savaşından önce Almanya’nın 1 yılda bal ve balmumu üretiminden 30 milyon
marklık bir gelir sağladığını, buna karşılık tozlanmadaki yardımlarıyla ise 300
milyon marklık gelir fazlası elde edildiğini ifade etmiştir. Bu fazla gelirin
bütün Avrupa ülkeleri için toplam 1 milyar 800 milyon mark olduğunu
hesaplamıştır.
2.3. İnsan sağlığı
yönünden önemi
Arıcılık zevkli bir iştir. Arı kendisiyle uğraşan kişiye iş bölümü,
çok üstün seviyede çalışma gücü kazandırır, iyi ahlak ve fedakarlık örneği
olur. Arıcılar açık havada ağır olmayan ve sürekli bir işle meşgul oldukları
için sağlıklıdırlar. Ayrıca sık sık bal yemeleri ve arı sokması sonucu
vücutlarına giren arı zehiri nedeniyle hastalıklara karşı dayanıklıdırlar.
Bağışıklık sistemlerinin devamlı çalışıyor olması hastalıklara karşı koymada
vücudu tetikte tutar.
Arı denilince aklımıza
ilk olarak bal gelir. Bal insanlık tarihi boyunca beslenmenin yanı sıra ilaç
olarak kullanıla gelmiştir. Yara ve berelerde oldukça yaygın olarak
kullanıldığı gibi, bazı yörelerde sünnet işleminde de kullanılmaktadır. Bal
bileşimi itibariyle organizma için önemli ve uyumlu, genç ihtiyar herkesin
tüketebileceği ve sindirebileceği bir maddedir. İçinde bulunan şekerlerin
çoğunun monosakkarit halinde olması nedeniyle sindirimi çok kolaydır, midede
pek fazla kalmaz, bağırsaklardan kolayca emilir, karaciğerde çok az bir işlemle
depolanır. Bileşimindeki karbonhidratlar nedeniyle enerji deposudur, ayrıca
vitaminler, enzimler, mineraller ve bileşimi açıklanmamış bir çok madde
bulunmaktadır. Midedeki ülser ve yaraları kapatıcı rol oynar, ılık suyla
içildiğinde kabızlığı, soğuk suyla içildiğinde ishali önler. Uykusuzluk ve
sinirlilik hallerinde sakinleştirici olarak kullanılabilir. Kalp ve damar
hastalıklarında ayrıca şeker hastalığında tavsiye edilir. Ciltteki yara ve
sivilcelerin iyileşmesi, cildin taze ve yumuşak kalması için kullanılır. Bazı
krem, sabun ve losyon gibi güzellik ürünlerine de katılmaktadır.
Arı sütünün bileşimi bal ve çiçek tozundan çok farklıdır. Arı
sütü fiziki, ruhi ve hormonsal etkiye sahip bir çeşit ilaçtır. Genel olarak
vücuda sıhhat verir, iştah açar, kadınlarda adeti düzenler, çocuklarda
gelişmeyi sağlar, saçlara canlılık verir, yorgunluğu giderir. Ülserli 100 hasta
üzerinde yapılan bir denemede % 60 başarı sağlanmıştır. G.F. Townsend adlı bir
araştırıcı 2000 fareye kanserli hücre aşılamış, 1000 fareye hiçbir müdahale
yapmamış diğer 1000 fareye ise arı sütü vermiştir. Kendi haline bırakılan
farelerin kanserden öldüğü, arı sütü verilenlerin ise sağlıklı yaşadığını, her
hangi bir kanser belirtisi göstermediklerini tespit etmiştir. Arı sütü vital
(hayat veren) bir maddedir. Balla birlikte yenilen arı sütünün günlük dozu 1
mg/kg canlı ağırlık olarak tavsiye edilmektedir. Kalp, damar ve sinirler
üzerinde olumlu etkileri olan arı sütü, gelişmiş ülkelerde ampul veya kapsüller
halinde kullanılmaktadır. Türkiye’de son zamanlarda arı sütü genellikle bal ve
polenle karıştırılarak piyasaya sürülmektedir. Ancak bu durum, içerisinde yer
alan arı sütünün miktarını gizlemekte ve tüketici nazarında inandırıcı
olmamaktadır.
Arı zehrinin özellikle romatizmaya iyi geldiği ve bu konuda çeşitli tedavi şekillerinin geliştirildiği bilinmektedir.
Arıcılarda romatizmalı ağrılara pek sık rastlanmaz. Adale ağrıları, bel
ağrıları, sinir ağrıları ve sinir yangılarında tedavi edici olarak
kullanılmaktadır. Arı zehiri üretimi oldukça karışık ve teknik bir konudur.
Temel olarak; bir kab üzerine arının sokmasını sağlayacak ve iğnesinin
çıkmasını kolaylaştıracak gergin bir zar gerilerek arı zehiri toplanır.
Arı sütünün esasını
teşkil eden çiçek tozunun besleyici değeri çok yüksektir, % 35 protein içerir.
Ayrıca içinde B, C, A, H ve E vitaminleri, hemen hemen tüm amino asitler ve
mineraller bulunmaktadır. Polenin insan beslenmesi ve sağlığı üzerine önemli
etkileri bulunmaktadır. Ayrıca sindirim ve sinir sistemini olumlu yönde
etkiler, seda tiftir, kansızlığı giderir, büyümeyi hızlandırır, yorgunluğu ve
halsizliği giderir, metabolizmayı düzenler, yaşlı erkeklerde görülen prostat
büyümesi üzerine oldukça etkilidir. Bu amaçla günde 20 g, şok etki elde etmek
için günde 32 g tüketilebilir. Balla birlikte alındığında daha etkilidir. Sabah
ve akşam aç karına alınmalı, normal dozlar halinde 2 ay devam edilmeli, bir
süre sonra kür tekrarlanmalıdır. Çocuklarda günde 16 gram, yetişkinlerde 20
gram tedavi edici dozdur. Normal olarak bal içinde çok az da olsa polen
bulunmaktadır.
3. VÜCUT YAPISI
Arılar genel olarak
diğer böceklere benzemekle birlikte vücutları yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır.
Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere 3 ana bölümde incelenebilir (Şekil
1).
3.1. Baş
Başta bir çift bileşik
göz ve üç adet basit göz bulunmaktadır. Bileşik gözler ana arıda 3000, işçi
arıda 4000 ve erkek arıda 8000’den fazla gözün birleşmesiyle oluşmuştur. Bu
gözlerin her biri objenin ancak küçük bir parçasını görüntüler ve görüntüler
birleştirilerek görme gerçekleştirilir. Basit gözlerin ise karanlıkta görev
yaptığı sanılmaktadır. Genel olarak arının hareketleri algıladığı, tam
manasıyla görme olayının şekillenmediği ifade edilmektedir. Yapılan
çalışmalarda arıların yeşil rengi grinin değişik tonları şeklinde algıladıkları
ve bu sayede çiçekleri parlak ve renkli noktalar halinde daha kolay buldukları
tespit edilmiştir. Bu nedenle arılara yaklaşan kişilerin canlı ve parlak renkli
giyeceklerden kaçınmaları, gri veya yeşilin değişik tonlarını tercih etmeleri
tavsiye edilir. Ayrıca güneşte bulunan kişilerin gölgede duran kişilere göre
daha fazla rahatsız ettikleri ifade edilmektedir.
Yüzün ortasına yakın
bir yerde, özellikle dokunma ve koku alma organları olan bir çift hareketli
duyarga, anten bulunur. Duyargaların hemen altında clypeus ve ona bağlı üst
dudaklar yer alır. Üst dudakların arkasında başın iki yanında üst çeneler
uzanır. Üst çenelerin gerisinde alt çeneler ve alt dudak birleşerek tüp
şeklindeki probozis’i oluştururlar. Probozisin uzantısı olan dil ise sıvı
besinlerin alınmasını sağlar. Arı sıvı besini alacağı zaman dip parçalar bir araya
gelerek bir boru oluşturur ve dilin etrafını sararak emici düzeni
şekillendirirler. Probozis kullanıldıktan sonra parçalarına ayrılarak başın
arka kısmına çekilir, uç kısmı kıvrılarak katlanır. Sadece işçi arılarda
bulunan ve arı sütü salgılayan bezler başın iki yanında bulunur. Bu bezlerden
çıkan kanallar ağız düzlüğüne açılırlar. Arı sütü ağız düzlüğünden sarkan
kanadımsı kısımdan aşağı doğru inerek probozisin zemininde yer alan gıda
kanalında birikir. Diğer ergin arılar arı sütünü dillerini buraya sokarak
alabilirler. Arı sütünü üreten arı, çenelerinin arasından arı sütünü larvaları
beslemek amacıyla boşaltabilir.
3.2. Göğüs
Arının göğsü 4 segmentten (parça, bölüm) oluşmuştur;
protoraks, mezotoraks, metatoraks ve propodeum. İlk üç segmentte birer çift
bacak bulunur. Protoraks incelerek boynu oluşturur. Protoraksın arka plakası
mezotoraks üzerine yaka gibi yerleşerek birinci çift hava deliklerini örter.
Mezotoraks göğsün en büyük parçasıdır ve kanat kaidesini oluşturmaktadır.
Metatoraks ince bir segment halindedir. Propodeum daralarak bel adını
verebileceğimiz kısmı şekillendirir.
Bacaklar büyüklük ve
şekil olarak birbirinin aynı değildir fakat hepsi de 6 segmentten oluşmuştur.
Bu segmentler vücuttan itibaren koksa, trohanter, femur, tibia, tarsus
(tarsomerlerden oluşur) ve pretarsus (iki yan tırnak ve ortada aroliumdan
oluşur) adlarını alırlar. Arının bacakları sadece öne ve arkaya doğru bir bütün
olarak hareket edebilir. Tırnaklar yardımıyla pürüzlü yüzeylere tutunabilen
arı, arolium ile de düz kaygan yüzeylere yapışabilmektedir. Ön ayaklar
antenlerin temizlenmesinde, orta bacaklar göğüsün temizlenmesinde, polen
sepetçiğinin boşaltılmasında, kanat ve hava deliklerinin temizlenmesinde ve
karında üretilen balmumu pulcuklarının alınmasında, arka bacaklar baş, göz ve
ağzın temizlenmesinde kullanılır. Ön ve orta bacaklarla vücuttan toplanan polen
arka bacaklara yığılıp polen sepetçiğine özel hareketlerle sıkıştırılır. Üst
çenelerle ağaç ve bitkilerden toplanan propolis yine ön ve orta bacaklar yardımıyla
arka bacaklardaki sepetçiklerde toplanır.
Bal arılarında ön çift
ve arka çift kanatlar olmak üzere iki çift kanat vardır. Ön kanatlar arka
kanatlardan daha büyük ve daha damarlıdır. Uçuş anında ikisi birden
çalışmaktadır. Dengeyi sağlamak amacıyla uçuş sırasında arka kanatlardaki
tutunma çengelleri ön kanatlardaki çengel yatağı ile birleşir. Böylece kanatlar
birleşerek birlikte aynı hareketi yapar. Kanatlar aşağı yukarı, ileri geri ve
uzun eksenleri etrafında yaptıkları dairesel hareketlerle uçuşu gerçekleştirirler.
Uçuşta yön tayin etme işini sadece kanatlar yapar. Kanatlar, arıya çok yüksek
manevra kabiliyeti kazandırır.
3.3. Karın
Arının karın kısmında; mide, bağırsak, üreme organları gibi iç organların yanı sıra arıya
özel olan balmumu bezleri ve iğne gibi organlar bulunmaktadır. Segmentleri
genellikle belirgin durumda olan karın; göğüs ve baş gibi karmaşık bir yapıya
sahip değildir.
Arı larva döneminde iken on karın segmentine,
ergin dönemde iken de 9 karın segmentine sahiptir. Son karın segmentlerinin
içiçe geçmesiyle işçi ve ana arıda karın 6 segmentliymiş gibi görünür. Sekiz, 9
ve 10. segment, 7. segmentin içine gizlenmiştir. Onuncu segment sadece anüsü
taşıyan bir koni halindedir.
Karın, bel denen ince
bir bağlantı ile göğüsün propodeum kısmına bağlanmıştır. Böylece göğüs üzerinde
yüksek derecede bir hareket kabiliyeti sağlanmış olur. Karın kısmında bulunan
ve arıya özel başlıca organlar; balmumu bezleri, koku bezi ve iğnedir.
İşçi arının 4, 5, 6 ve
7. karın segmentlerinin ön plakalarında balmumu bezleri bulunur. Her segmentte
balmumu aynası denilen sağlı sollu iki adet düzgün, büyük, parlak oval kısımlar
görülür ve bu kısımlar birbirlerinden koyu renkli dar şeritlerle ayrılırlar.
Salgılanan balmumu petek gözlerinin yapımında kullanılmaktadır. Balmumu belirli
bir dönemde salgılanır sonra bu bezler yozlaşmış olur.
Koku bezi, işçi
arılarda 7. karın segmentinin iç yüzeyinde bulunmaktadır. İğne odacığı karnın
en uç segmentinde bulunmakta ve ince, sivri uçlu iğne buradan çıkmaktadır. İğne
üç parçadan oluşur. Stilet ve lansetler arasında zehir kanalı bulunmaktadır.
İğnenin iki tarafında 9 veya 10 adet testere dişini andıran çıkıntılar vardır
bundan dolayı iğne battığı yerde kalır. İğneyle birlikte zehir torbası ve zehir
bezleri de çıkar. Bunun sonucunda arı ölür. Arı soktuğunda yapılacak ilk iş
iğnenin çıkarılmasıdır. Çünkü iğne kendisine bağlı zehir torbasındaki zehir’i
girdiği yere pompalamaya devam eder.
3.3.a. Sindirim
sistemi
Arılarda sindirim sistemi ağızla başlar. Ağız
başla dikey olarak duran emme pompasına açılır. Emme pompasının üst ucunda, dar
ve ince bir boru olan yemek borusu vardır. Yemek borusu, boyundan ve göğüsten
geçerek karnın ön ucunda genişleyip ince cidarlı bir kese haline dönüşür. Bu
kese diğer böceklerdeki kursağın karşıtıdır ve arı tarafından nektar veya balın
biriktirildiği yer olarak kullanıldığı için genellikle bal midesi olarak
isimlendirilir. Sindirim kanalının bal midesinden sonra gelen kısa ve dar geçit
kısmına ön mide (proventrikülüs) denir. Bunu takiben karın içerisinde genellikle
S harfi şeklinde enine kıvrılmış olan silindirik uzun ve kalın bir kese gelir
ki bu ventrikülüs denilen gerçek midedir. Mideden sonra bağırsak kısmı gelir ve
bağırsaklar karın içinde kıvrımlar yaparak anüsle son bulur. Arılar uzun kış
ayları boyunca kovandan dışarı çıkmazlar, dolayısıyla dışkılarını kovan içine
bırakmazlar ve bağırsaklarında biriktirirler. İlkbaharda kovan dışına
çıktıkları ilk fırsatta uçuşa geçerek, dışkılarını havadayken bırakırlar.
3.3.b. Dolaşım sistemi
Böceklerde vücut
boşluğu, organlarla veya dokularla değil kan veya hemolenf olarak tanımlanan
bir sıvı ile doldurulmuş bulunmaktadır. Kanda hemosit denilen birçok kan
hücresi bulunur. Bunlar oksijen naklinde kullanılmazlar ve omurgalıların
akyuvarlarına benzer işlevleri vardır. Kan sıvısı bir miktar oksijeni taşımakla
beraber başlıca görevi sindirim kanalından emilen sindirilmiş besinlerin
dağıtılması, boşaltım organları tarafından atılan metabolizma artığı maddelerin
depolanması ve solunum organları veya deri yoluyla atılacak olan karbondioksit
gazının taşınmasıdır. Bal arısının kanı açık kehribar
rengindedir. Vücutta kan dolaşımı atar damarlar ve titreşim zarları yoluyla
sağlanmaktadır. Genel olarak; karında toplanan kan, aort yardımıyla ve karın
hareketleriyle başa pompalanır, baştan geriye doğru bütün dokuları geçerek ve
süzülerek karında tekrar toplanır.
3.3.c. Solunum sistemi
Canlı vücut
hücrelerinde sürekli olarak yer alan kimyasal değişiklikler sonucunda devamlı
oksijen tüketilip karbondioksit üretilmektedir. Hem dokuların ihtiyacı olan
oksijenin getirilmesi hem de karbondioksitin dokulardan uzaklaştırılması
gereklidir. Arılarda bu iş derinin dışarıdan içeri açılmasıyla oluşmuş borucuk
sistemi (trake) ile yapılmaktadır. Hava borucuğu kolları vücut hücrelerinde son
bulmakta ve böylece dokular oksijenlerini kan ile taşınarak değil de doğrudan
doğruya almakta, karbondioksitlerini de bırakmaktadırlar. Kan sadece kendi
kullandığı oksijeni emer.
3.3.d. Üreme sistemi
Arılarda döllenmiş
yumurta dişi, dölsüz yumurta ise erkek arıya dönüşmekte ve üreme hücreleri
dişilerde yumurta, erkeklerde spermatozoa olarak gelişmektedir. Erkek arıda üreme organları bir çift testis, bir çift sperma kanalı,
bir çift mukoza bezi, bunların birleştiği ejekülasyon kanalı ve penisden meydana gelir. Yumurtalıklar, bir çift yumurta kanalı, bu kanalların
birleştiği bir ana kanal ve kanalın açıldığı üreme odacığından oluşmaktadır.
Ana arıda üreme odacığı, iğne düzeneğinin dibinde bulunan kısım ve ana kanalın
açıldığı vagina olmak üzere iki bölümde incelenir. Ayrıca spermaların
biriktirildiğisperma torbası (spermateka) denilen kısım vardır.
Dişi olan işçi
arılarda da üreme organları bulunmaktadır. Ancak bunlar çok özel durumlarda
aktif hale geçebilirler. Yumurtalıklar gelişmemiştir ve 2-12 kadar ince
tüpçükten oluşmuştur. Bu yumurtalıklar dejenere oldukları halde yumurtlama
özelliğini korumakta ve kovanın ana arısız kalması durumunda gelişerek normal
yumurta üretebilmektedirler. Yalnız işçi arılar çiftleşemediklerinden dölsüz yumurtaüretmekte ve bu dölsüz yumurtalardan sadece cılız ve
zayıf erkek arılar meydana gelmektedir.
4. ARI TÜRLERİ ve
IRKLARI
Bal arısına ilk defa
1758 yılında Linnaeus tarafından “bal taşıyan arı” anlamında Apis mellifera adı
verilmiştir. Daha sonra “bal yapan arı” anlamında Apis mellifica adı kullanılmışsa
da ilk adı kadar yerleşmemiştir. Zoolojik sistemdeki yeri ise aşağıda
gösterilmiştir.
Alem
|
Animalia
|
Hayvanlar alemi
|
Kök
|
Arthropoda
|
Eklem bacaklılar
|
Alt kök
|
Antennata
|
Antenliler
|
Sınıf
|
Insecta
|
Böcekler
|
Takım
|
Hymenoptera
|
Zar kanatlılar
|
Alt takım
|
Apocrita
|
|
Üst familya
|
Apoidea
|
|
Familya
|
Apidae
|
Arılar
|
Cins
|
Apis
|
Bal arıları
|
Türler
|
1 Apis mellifera
|
Bal arısı
|
2 Apis dorsata
|
Dev arısı
|
|
3 Apis indica
|
Hint arısı
|
|
4 Apis florea
|
Cüce arı
|
Bu dört tür arı içinde
dünyada en çok yaygın olanı ve ticari arıcılıkta kullanılanı Apis
mellifera’dır. Bu tür kendi içerisinde birçok ırklara ayrılmaktadır.
4.1. Siyah veya Esmer
balarıları (Apis mellifera L.):
Dünyanın hemen hemen
her tarafına yayılmışlardır. Asya, Orta Avrupa, İngiltere, Kuzey Afrika ve
Amerika’da bu tip arılar görülebilir. Siyah menşeli arılar Hollanda, Almanya,
İskandinavya ve Rusya’da görülür. Ana vatanı Orta Avrupa Alplerinin batısı ve
kuzeyi ile Orta Rusya’dır. 17. asırdan itibaren esmer arılar Kuzey ve Güney
Amerika’ya ve Uralları aşarak Sibirya’ya götürülmüştür. Modern arıcılığın
gelişmesi ile birlikte önemleri azalmıştır. İspanya, Polonya ve Rusya’nın bazı
yerlerinde bölgesel olarak önem taşımaktadır. İsviçre, Avusturya Alpleri, Almanya
ve İskandinavya’da hatlar geliştirilmiştir. Sıkı kan yakınlığıyla yetiştirilen
ve bir babadan elde edilen hatlardır. Başka bölgelerde Ligustica, Carnica ve
Kafkas ırklarıyla melezleşmişlerdir.
Dilleri kısadır,
yaklaşık 5.7-6.4 mm’dir. Büyük arılardır, 2 ve 3. karın halkaları üzerinde sarı
çizgiler değil sarı noktalar mevcuttur. Vücutları uzun ve seyrek kıllarla
kaplıdır. Erkek arının göğsündeki kıllar koyu kahverengi, bazen de siyahtır.
Çok çalışkandırlar, fakat dilleri kısa olduğu için yonca gibi bazı bitkilerden
fazla yararlanamazlar. Birkaç istisna dışında bu ırk tercih edilmemektedir.
Zengin fundalıklara sahip İngiltere ve Norveç’te iyi sonuçlar alınmıştır. Oğul
vermeye meyilli değildirler. Heather ya da Funda arısı adı verilen sadece oğul
verme yönünde selekte edilmiş bir hat bulunmaktadır. Şiddetli iklim şartları
altında kışlama yetenekleri iyidir. Yavru verimleri fazla değildir. İlkbahar
gelişmeleri yavaştır. Yavru gözlerinde daima yeterli miktarda bal bulunur ve
açlıktan ölme tehlikeleri çok zayıftır. Bitki örtüsü zayıf bölgelerde diğer arı
ırkları depolarını yiyip bitirdikleri halde tutumlu ve idareci olan Esmer
arıların kovanlarında bir miktar bal bulunur. Başka ırklarla melezlendiklerinde
üstün bir yaşama gücü ve performans gösterdikleri halde çok kuvvetli olan sokma
eğilimleri ortadan kaldırılamamıştır. Genellikle sinirlidirler ve kovandan
kaçmaya hazırdırlar. Fazla olmamakla birlikte saldırgandırlar. Yavru
hastalıklarına ve balmumu güvesine hassastırlar.
4.2. Sarı balarıları (A.
m. ligustica Spin):
Anayurdu İtalya,
özellikle Sicilyadır. Davranış olarak petek üzerindeki sakinliği ile tanınan bu
ırk, hızlı ve yıl boyunca üreme özelliği ile Akdeniz ekolojisinde büyük
koloniler oluşturur. Yetersiz flora koşullarında ve uzun kış yaşayan yörelerde
açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Yağmacılık eğilimi yüksek, oğul
verme eğilimi düşük bir ırktır (1).
Bu ırkın yayılma alanı
esmer arılar kadar değildir. İtalya ve Akdeniz çevresinde toplanmıştır. 1853
yılında Dzierzon tarafından Venedik’ten Almanya’ya götürülmüştür. Amerika’ya
1859 yılında İtalya’dan götürülmüştür. Sarı arılar içinde en çok tanınan ve
ticari değeri olan İtalyan arısıdır ve modern arıcılığa katkısı da çok büyük
olmuştur. Amerika’da İtalya’da verimli çalışmalar yapılmakta ve bu ırka ait ana
arılar Dünya’nın her yanına gönderilmektedir.
Görünüş olarak sarı
kitin, sarı kıl rengi ve ince uzun abdomeni ile tanınırlar. İtalyan arı ırkının
karın halkalarında bulunan şerit sayısına göre 3 şeritli ve 5 şeritli (altın
arı) olmak üzere 2 tipi vardır. Esmer arıya nazaran küçük, karnı ince, dili
nispeten uzundur (6.3-6.6 mm). Kübital indeks 2.2-2.5 olarak tespit edilmiştir.
Karın altında ve 2-4. halkalardaki kitin rengi daha parlaktır. Ön halkaların
üzerinde sarı bantlar vardır. Geniş açık renkli bantlı veya kahverengi daha
ince çizgili ailelere de rastlanır. Açık renkliler genellikle sarı pulludurlar.
Sadece karın ucunda siyah bir nokta bulunan Ligustica’nın çok açık renkli
tipleri Altın arı veya Aurea olarak bilinir. Sarımsı renk özellikle erkek
arılarda belirgindir.
Sakin yaratılışlıdır,
az hareket ederler, kovan muayene edilirken çerçeveler üzerinde koşmazlar,
çoğalma kabiliyetleri fazladır. Kuvvetli ailelerde çoğalma ilkbahar başlarında
başlar sonbahara kadar devam eder. Yavru büyütme özellikleri iyi, oğul verme
eğilimleri zayıftır. Ana arıyı diğer ırklardan daha kolay kabul ederler.
Oburdurlar ve kış mevsimi süresinde fazla bal tüketirler. Kış mevsimini uzun
sürmesi halinde yavru büyütme sırasında işçi arı kayıpları artar, ailelerin
gelişmesi yavaş ve güç olur. Nektarın az olduğu bölgelerde tüketimin fazla
olması nedeniyle açlıkla karşı karşıya kalabilirler. Ligustica ırkı, Akdeniz
bölgesinin kısa, yumuşak ve nemli kışlarına, nektar veriminin çok olduğu kuru
yazlarına uyum sağlamış tipik bir arı ırkıdır. Kışların uzadığı ve ilkbaharın
geciktiği bölgelerde başarılı olamazlar. Uzun dilleri ile yonca gibi
bitkilerden yararlanabilirler. Üstün petek yapma gücü sayesinde en iyi petek
balı üreten arı ırkı olarak bilinir. Kafkas ırkı kadar kış için bal depo
etmezler. Ailelerin kuvvetli, dayanıklı ve kurnaz olması yağmacılık
alışkanlığına neden olmakta fakat performanslarını da arttırmaktadır. Bu ırkın
yağmacılık alışkanlığı istenmeyen bir özellik olarak dikkati çekmektedir.
Genellikle yanlış kovana doğru uçarlar. Kovanı iyi temizler, mum güvesi ve
Avrupa yavru çürüklüğü hastalıklarına karşı esmer arılardan daha
dayanıklıdırlar.
4.3. Karniola arısı
(A. m. carnica Pollmann):
Ana vatanı Avusturya
Alplerinin güney kısmı ve kuzey Balkanlardır. Güney Rusya’da görülen ve
karniolaya benzeyen Step arısı, Esmer arı ile Karniola arısı
arasında bir geçit ırkı olarak tanınır. Görüntü itibariyle Ligusticaya benzer,
ince yapılı ve uzun dillidir (6.4-6.8 mm). Karniola ırkının kübital indeks
değeri 2.4-3.0 arasıdır. Kısa ve sık kıl örtüsüne sahiptir. Gri arılar da
denilen Karniola arılarının kitini koyu renklidir, 2. ve 3. halkalar üzerinde
kahverengi noktalar, bazen de çizgiler bulunur. Erkek arının kıl rengi griden
grimsi kahverengiye kadar değişir. Karın kısmında parlak renkli kıllar
mevcuttur.
Karniola arısı iyi huyludur, en sakin ve uysal arı ırkı
olarak bilinir. Petekler uzun süre kovan dışında tutulduğunda bile kaçmadıkları
gözlenmiştir. Yavru verimleri çok iyidir, fazla oğul verirler, çok yavru yapar
ve büyük aile oluştururlar. Son yıllarda çok ilgi gören bu ırkın yüksek olan
oğul eğiliminin ıslahına ağırlık verilmiştir. Polen yeterli olduğu sürece yavru
yetiştirme işlemi devam eder. Sonbaharda ailenin nüfusu hızla azalır, küçük
aileler halinde kışlarlar, bu nedenle yiyecek tüketimleri azdır ve çok sert
iklim şartlarında bile kışlama yetenekleri iyidir. Yönü tayin etme ve
kovanların bulma yetenekleri iyidir. Kovan muayenesi sırasında ana arının
tespiti kolay değildir. Yoncadan çok iyi yararlanırlar. Çok az propolis
kullanırlar, bu nedenle gömeçleri temiz ve beyaz olarak kalır. Yavru
hastalıklarına karşı hassas değildirler.
Bu ırk, Avrupa’nın
uzun şiddetli kışları, kısa ilkbaharları ve sıcak yazları ile karakterize,
kuvvetli kıta hava hareketlerinin etkili olduğu bir iklim kuşağında
yaşamaktadır. Bu nedenle bu ırkta yaşama gücü ve çevre faktörlerindeki
değişikliklere uyma kabiliyeti yüksektir. Diğer arı ırklarıyla yapılan
melezlemelerde yüksek yavru verimi ve yaşama gücüne sahip arılar elde edilmektedir.
4.4. Kafkas arısı (A.
m. caucasica Gorb.):
Anavatanı Orta
Kafkasya’dır, iki tipi vardır. Birincisi aynı bölgenin yüksek vadilerinde
yaşayan gri renkli Kafkas arısı, diğeri yine aynı bölgenin alçak arazilerinde
yaşayan sarı renkli Kafkas arısıdır. Dağ tipi daha çok tercih edilir.
Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu yaylalarında ve Kafkas sınır bölgelerinde bu
ırka saf ve melez olarak rastlanılmaktadır.
Kafkas arısı Karniola arısına benzer, kitin rengi
koyudur, kıl örtüsü daha açık gridir, 1. karın halkası üzerinde kahverengi
noktalar bulunur. Erkek arının göğsü üzerindeki kıllar siyahtır. Arı ırklar
içerisinde en uzun dile sahiptirler (7.2 mm).
Uysaldır, petek
üzerindeki sakinlikleri en tipik özelliğidir. Yavru verimi yüksektir ve
kuvvetli aileler oluştururlar. En kuvvetli oldukları zaman yaz ortasıdır. Fazla
oğul vermezler. Propolisi çok kullanırlar ve bu nedenle kovanların temizlenmesi
zordur. Sonbaharda kovan girişi çok küçük bir delik kalacak şekilde propolisle
kapatılır. Kış için fazla bal depo ederler. Bal verimleri esmer arılara nazaran
çok daha üstündür. Ana arıyı kolay kabul etmezler, yağmacılığa meyillidirler.
Nosema hastalığına hassasiyetleri bulunmaktadır.
4.5. Diğerleri:
Kıbrıs arısı (A. m. Cypria) İtalyan arı ırkına
benzer, biraz daha küçük ve koyu sarı renkli, havuç rengindedir. İtalyan arısının anası sayılmaktadır. Çok hırçın ve sokucu tabiatlı
olmaları nedeniyle idare edilmeleri oldukça zordur. Melezlerinin çok iyi sonuç
vermemesi nedeniyle ıslah çalışmalarında tercih edilmemektedirler. Aynı durum
sarı ırka mensup Suriye arısı (A. m. Syriaca) için
de geçerlidir. Güney Yugoslavya ve Kuzey Yunanistan’daki Makedonya arısı (A. m. cecropia Kiews) ve Romanya’dakiKarpatya arısının Karniola ırkına ait olduğu tespit edilmiştir. Performansları düşüktür. Parlak
ve cazip görünüşlü Mısır arısı melezlemelerde oldukça iyi sonuçlar vermesi
nedeniyle diğer ülkelere götürülmüş ve Karniola ile Kafkas ırklarının ana
arılarına erkek Mısır arılar verilerek kullanılmıştır.
4.6. Yerli ırklarımız:
Brother Adam tarafından
Anadolu arısı olarak isimlendirilen ve belirli bir ırk özelliği göstermeyenAnadolu arıları genellikle esmer renkte, uysal, sakin tabiatlı, kışlama kabiliyetleri
iyi, çalışkan, dayanıklı arılardır ve yağmacılığa fazla meyilli değillerdir. İç
Anadolu bölgemizde bulunan ve melezleme çalışmalarında başarılı bir şekilde
kullanılan bu ırkımızın yanı sıra Kars ve Erzurum yöresinde Kafkas ırkı, Batı
Anadolu’da İtalyan ırkı, Karadeniz bölgesinde Karniola ırkı ve Akdeniz
bölgesinde Kıbrıs ırkı arıların saf ve melez tiplerine rastlamak mümkündür.
5. ARI BİYOLOJİSİ
Bal arıları ergin hale
gelinceye kadar sırasıyla yumurta, larva ve pupa dönemlerini yaşarlar. Bütün bu
gelişme devreleri ana arı, erkek arı ve işçi arıda aynıdır. Fakat bu devreleri
geçirdikleri süreler farklıdır (Tablo 2).
Tablo 2. Bal
arılarında biyolojik hayat evreleri.
Devreler(gün)
|
Ana Arı
|
İşçi Arı
|
Erkek Arı
|
Yumurta devresi
|
0-3
|
0-3
|
0-3
|
Yumurtadan çıkış
|
3.gün
|
3.gün
|
3.gün
|
Larva devresi
|
3-8
|
3-8
|
3-10
|
Gözün kapatılması
|
8.gün
|
8.gün
|
10.gün
|
Pupa devresi
|
8-16
|
8-21
|
10-24
|
Ergin hale geliş
|
16.gün
|
21.gün
|
24.gün
|
Ana arının yumurta
bırakacağı gözler işçi arılar tarafından defalarca temizlenir ve kontrol
edilir. Ana arı da bu gözleri bir kez daha kontrol eder ve gözün çapına göre
döllenmiş veya döllenmemiş yumurta bırakır. Bal arısı
yumurtası 1.5 mm uzunluğunda, beyaz renkli ve sosis şeklindedir. Ana arı döllenmemiş
yumurta bırakmışsa ilk gün yumurta çekirdeği bölünerek çoğalmaya başlar. Üç
günlük yumurtada embriyo oluşur ve 5. gün
sonunda embriyo yumurtayı parçalayarak dışarı çıkar ve böylece larva dönemi
başlamış olur.
Larva, gelişmesi
döneminde 5 defa değişime uğrar. İki değişim arasındaki devreye instar denir.
Her değişimde larva eski kutikulasını atarak gömlek değiştirir. Larva, kanatları
ve bacakları olmayan basit bir yaratık olup besleyici arıların verdiği yiyeceği
yemekten başka bir iş yapmaz. Ufak bir başı ve 13 segmentten oluşan bir gövdesi
vardır. Henüz göğüs ve karın birbirinden ayrılmamıştır. Başın uç kısmında
antenlerin oluşacağı yerler belirgin olarak görülebilir. Ağız yapıları labium
(üst dudak) ile bir çift mandibula (çene) ve bir çift de basit yapılı
maxilladan oluşmuştur. Bal arısı larvalarının gözleri yoktur. Larva döneminde
gözlerde bol miktarda yiyecek olduğundan ve larvalar yiyecek üzerinde yüzdüğü
için bu devrede görme duyusuna ihtiyaçlar yoktur.
Larvalar ilk 3 gün
işçi arıların salgıladıkları arı sütü ile beslenirler. Daha sonraları arı
sütüne polen ve nektar ilave edilir. Bal arısı larvalarının beslenmesinde iki
ayrı devre ve yöntem vardır. Genç larvalar (0-3 günlük) ihtiyaçlarından çok
fazla miktarda arı sütü ile donatılırlar. Yaşlı olan larvalar ise ihtiyaç
duydukları zamanlarda az miktarda beslenirler. Gelişmekte olan bir arının
yumurta ve larva devreleri süresince işçi arılar tarafından yaklaşık 10,000 kez
ziyaret edildiği bildirilmektedir.
Ana arı ile işçi
arılar arasında genetik olarak hiçbir farklılık yoktur. Bütün ayrıcalık larva
dönemindeki beslenmeden kaynaklanmaktadır. Eğer larvalar sürekli olarak ve bol
miktarda arı sütü ile beslenirlerse bunlardan ana arı oluşur. İlk devrede (0-3.
gün) arı sütü ve daha sonraları (3-6. gün) arı sütü, polen ve nektar karışımı
daha sonraları ise (6-9. gün) nektar ve polen karışımı ile beslenirlerse
bunlardan da işçi arılar oluşur.
Erkek arı larvaları
daha iri oldukları için ana arı veya işçi arı olacak larvalardan daha fazla
yiyecek tüketirler. Genç larvalar arı sütü bileşimindeki yiyeceklerle, yaşlı
larvalar ise polen içeriği fazla sarımsı-kahverengi bir yiyecekle beslenirler.
Bal arısı larvalarının
tek yaptıkları iş beslenmek ve büyümektir. Bu nedenle çok büyük bir mideleri
vardır. Stomedeum adı verilen tüp şeklindeki ufak bir organ, ağzı mideye
bağlar. Mideden sonra gelen tüp şeklindeki croctedeum anüse kadar uzanır.
Proctodeumun mideyle birleştiği yerden çıkan 4 adet malpighi tüpleri boşaltım
organı görevini yerine getirir. Larvalar, mide ve malpighi tüplerinin bağırsak
ile birleştiği yerde bu organlar arasında geçit olmadığından larvaların
oluşturdukları sindirim artıkları pupa dönemine girinceye dek dışarı atılamaz,
mide ve malpighi tüpleri içerisinde depolanır. Pupa döneminde ise mide ve
malpighi tüpleri proctodeumla birleşir ve artık maddeler de anüs yolu ile
dışarı atılırlar. Bu arada larvalar kozalarını örerler ve bu kılıf içerisinde
bir değişim daha geçirerek pupa devresine girerler.
Pupa devresinde
antenler, ayaklar, kanatlar oluşmuş, ağız parçaları ve petek gözler belirgin
hale gelmiştir. Göğüs segmentleri eşit büyüklüktedir ve göğüs ile karın henüz
birbirinden ayrılmamıştır. Pupa gelişmesini tamamladıkça ergin arıya benzemeye
başlar. Göğüs ile karın birbirinden ayrılır. Bu arada birinci abdominal
segment, göğüs ile birleşmiştir ve Propodeum adı verilen bu segment göğsün bir
parçası görünümünü verir. Gelişmesini tamamlayan pupa vücudunu kaplayan
kutikula tabakasını parçalayarak ergin hale gelir. Gelişmekte olan yavruların
ana, işçi ve erkek arı gözlerinin açık ve kapalı dönemlerindeki kalış süreleri
de farklı olmaktadır.
Ana arı yumurtladıktan
9 gün sonra işçi arı larvalarının bulunduğu petek gözleri, 12-18 günlük işçi
arılar tarafından balmumu ile kapatılırlar. Bu kapak esmer hatta kahverengi
renkte ve dışa doğru bombelidir. Petek gözlerinin kapanmasıyla birlikte gözler
içerisindeki larvalar kafalarındaki salgı bezlerinden salgılanan ipek
yapısındaki maddelerle koza adı verilen bir gömlek veya kılıf örmeye başlarlar.
Onuncu günde koza tamamlanmıştır ve yavru koza içerisinde hareketsiz olarak
kaldığı prepupa devresine girer. Bundan bir gün sonra (11. gün) ise yavrular
pupa devresine girerler. Bal arılarında larvalar, fizyolojik ve morfolojik
yönden ergin arılardan çok farklıdırlar. Pupa dönemi ise larva dönemi ile ergin
dönem arasındaki bir geçit devresidir. Bu devrede ağız parçaları, antenler,
ayaklar ve kanatlar serbest hale geçerler ve bu arada pupa da ergin arıya
dönüşmüş olur. Yirmi birinci günde ağızları ile balmumu kapağı delerek dışarı
çıkarlar.
6. TEKNİK ARI
YETİŞTİRİCİLİĞİ
6.1. Arıcılık
yapılacak bölgenin seçimi
Bitki florası devamlı ve zengin olan, zirai mücadele
ilaçları kullanılmayan, rüzgar almayan, işlek yollardan uzak, yazın gölgeli
kışın ise güneye bakan bir yer seçilmelidir. Kovanlar yağmur ve çamurdan
etkilenmeyecek şekilde sehpalar üzerine konulmalı, arılığın yakınında temiz su
bulunmalıdır. Bal veren bitki yoğunluğuna göre kovan
koyulmalıdır. Korunga, yonca ve üçgül ekili bölgelerde 4 dönüme (4000 m²) bir
kovan, narenciye sahalarında 2 dönüme 1 kovan, pamuk ve ayçiçeği tarlalarında
7-8 dönüme 1 kovan, akasya alanlarında 1 dönüme bir kovan, meyve bahçelerinde
ise 4-5 dönüme bir kovan hesaplanmalıdır. Arılıklar arasında 2 km mesafe
bulunmalıdır.
Arılarla çalışırken
dikkat edilecek hususlar:
Kovanlar, arıların
faal uçuşta oldukları ılık güneşli günlerde açılmalı, rahat çalışmak için hava
ısısı 20 °C’nin üzerinde olmalı, giysiler temiz ve açık renkli olmalı,
çalışırken maske takılmalı, körük yakılmalı, kovanı incelerken (larva ve
arıları rahat görmek için) güneş arkaya alınmalı, giriş deliğinin önü
kapatılmamalı, kovan açılmadan önce giriş deliğinden biraz duman verilmeli,
yavaş ve sakin çalışılmalı, kontrol esnasında dışarı çıkarılan petekler
dışarıda unutulmamalıdır.
6.2. Arıcılık
malzemeleri
6.2.a. Kovan
a. İlkel kovanlar: Toprak, oyma ağaç (kütük), yarma ağaç, sepet, hasır
veya tahta sandıkları halindeki ilkel kovanlar bazı arıcılar tarafından halen
kullanılmaktadır. Sepet şeklinde olanlar içten ve dıştan, sandık şeklinde
olanlar sadece dıştan çamur veya hayvan gübresiyle (genellikle sığır dışkısı)
sıvanır. Bu işlem delik ve çatlakların kapanmasını ve dolayısıyla dış
etkenlerden korunmayı sağlar. İlkel kovanlarda genellikle önde ve arkada birer
kapak, önde bir uçma deliği bulunur. Bu kovanlara gerektiğinde müdahale etmek
ve verimli arıcılık yapmak mümkün değildir. Arıcı kovana oğulu koyar,
sonbaharda balını alır.
b. Modern kovanlar (Fenni kovanlar): Farklı ölçülere sahip
olmakla birlikte esas olarak; dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası,
kapak ve çerçeveler gibi kısımlara sahiptir. Modern kovanların Langstroth ve Dadant-Blatt
kovanı olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Sistemleri hemen hemen aynı,
ölçüleri farklıdır.
Langstroth kovanı:
-Kuluçkalık ve ballık
10 çerçeveliktir,
-Kuluçkalık ve
ballığın ölçüleri aynıdır,
-Gövde duvar kalınlığı
25 mm’dir,
-Florası uzun ve kışları
hafif geçen bölgelerde kullanılır.
Dadant-Blatt kovanı (Şekil 2):
-Kuluçkalık ve ballık
12 çerçeveliktir,
-Ballık kuluçkalıktan
daha kısadır, dolayısıyla çerçeve boyları da farklıdır, kuluçkalık çerçeveleri
büyük olduğu için daha çok arı ve iş üretilebilir,
-Gövde duvar kalınlığı
30 mm’dir
-Nektar süresi kısa ve
kışları ağır geçen bölgelerde kullanılır. Bu kovanların geniş olması kışlatma
esnasında büyük önem taşır. Uzun süre kapalı kalacak olan arı kovanının
havalandırılması daha kolay yapılabilir.
Modern kovanların
özellikleri ve avantajları:
a. Kovan parçaları
hareketli olduğu için açılarak muayene edilmeleri kolaydır.
b. Ana arının varlığı,
arı miktarı, yavrulu peteklerin miktarı, kovanın polen ve bal durumu
incelenerek kovanın kuvveti hakkında bilgi elde edebiliriz.
c. Eskimiş peteklerin
değiştirilmesi, kuvvetli kovanlardan ballı veya yavrulu petek takviye edilmesi
mümkündür.
ç. Ana arısı
bulunmayan, ana arısı sakat, yaşlı veya hasta kovanlara diğer kovanlardan ana
arı verebiliriz.
d. Kovanların verimini
yönlendirmek mümkündür. Ana arı, arı, arı sütü veya bal üretebiliriz.
e. Zayıf kovanları
birleştirerek kuvvetli kovan elde edebilir veya kuvvetli kovanları bölerek
çoğaltabiliriz.
f. Yağmacılık veya
hastalık yayma riski olmadan arı ailesini kolayca besleyebiliriz.
g. Temel petek ilave
ederek arıların balmumu üretmek amacıyla fazla bal tüketmelerini ve bu sırada
aşırı güç harcayarak hayat sürelerinin kısalmasını önleyebiliriz. Süzülen
petekleri tekrar kovana geri vererek daha fazla bal üretebiliriz.
ğ. Ballı peteklerin
petek balı şeklinde pazarlanması mümkündür.
Modern kovan imal
ederken dikkat edilecek hususlar:
a. Kullanılacak
kereste beyaz veya sarı çam olmalıdır,
b. Kereste kuru,
fırınlanmış, budaksız ve çırasız olmalıdır,
c. Kovan dıştan beyaza
boyanmalıdır,
ç. Mümkünse örtü
tahtası yekpare olmalıdır, örtü tahtasının uygun bir yerinde havalandırma
deliği bulunmalıdır,
d. Standart ölçülere
dikkat edilmelidir, çerçeve yan çıtaları ile kovan duvarları arasında ve
çerçeveler ile örtü tahtası arasında 8 mm’lik mesafe bulunmalı, kovan dip
tahtası önden arkaya yükselen meyilli olmalı, çerçeve alt çıtası ile taban
arasında önde 25 mm, arkada 15 mm mesafe olmalıdır,
e. Nakliyede kolaylık
olması için kapak düz olmalı, üzeri paslanmaz, su geçirmez çinko veya sacla
kaplanmalıdır, ön ve arkasında hava deliği bulunmalıdır,
f. Kovanın taşınması
için gövdenin yanlarında tutma yerleri olmalıdır,
g. Gövdenin çerçeve
kulakları ile temas eden iki kısmına çerçevenin kolaylıkla hareket etmesini
sağlayan çember takılmalıdır, çerçeve kulakları meyilli olmalıdır,
ğ. Uçma çıtası
üzerinde büyük ve küçük uçma delikleri bulunmalı, istenildiğinde
değiştirilebilmesi için hareketli olmalıdır.
6.2.b. Körük
Arıcının kovanı
herhangi bir nedenle açması ve muayene etmesi gerektiğinde, çalışmayı
kolaylaştırmak, arıları sakinleştirmek ve fumigasyon şeklinde kullanılacak
ilaçları uygulamak amacıyla duman üreten bir alettir. Bu amaçla genellikle
kurumuş sığır tezeği, pamuklu bez, ağaç rende talaşı veya telis parçası
yakılır. Pis ve ağır koku veren veya kükürtlü duman çıkaran yünlü bez, koyun
talaşı vb maddeler kullanılmamalıdır.
6.2.c. Maske
Arıcının yüzünü
korumak amacıyla kullandığı, şapka şeklinde giyilebilen ve başı tamamiyle
örten, yüze rastlayan kısmı koyu renkli tül veya sinek teli olan, arıcıyı
bunaltmayacak ve görüşünü engellemeyecek, gömlekli ve gömleksiz tipleri bulunan
bir alettir.
6.2.ç. Eldiven
Elleri arı sokmasından
korumak amacıyla genellikle arıcılığa yeni başlayanlar tarafından kullanılan
eldivenler rahat çalışmayı sağlayacak, bilek kısmı kapalı ve arı iğnesinin
geçmeyeceği kalınlıkta olmalıdır. Tecrübeli arıcılar hassasiyeti azalttığı için
genellikle eldiven kullanmayı istemezler.
6.2.d. El demiri
Kazıyacak veya kovan
açacağı da denilen, örtü tahtalarını açmak, çerçeveleri çıkarmak, balmumu,
propolis veya döküntüleri kazımak, kovanı temizlemek, kuluçkalık, ballık ve dip
tahtasını birbirinden ayırmak gibi çok amaçlı kullanılabilen, iki tarafı da
keskin, demirden yapılmış bir alettir.
6.2.e. Fırça ve tüy
Kovanda çalışırken
çalışılan bölgedeki arıları, zarar vermeden uzaklaştırmak amacıyla, yumuşak ve
beyaz renkte kıllarla kaplı fırçalar veya hindi, kaz vb hayvanların uzun ve
geniş kullanım yüzeyli kanat tüyleri kullanılabilir.
6.2.f. Çerçeve kalıp
tahtası ve çerçeve teli
Çerçeve üst çıtası
kalınlığında ve çerçeve büyüklüğüne göre yapılmış basit bir tahtadır. Temel
petek bu tahta üzerinde çerçeveye geçirilir. Gürgenden olması ve kullanılırken
ıslatılması gerekir. Çerçeve teli temel peteklerin çerçeveye tespitini sağlar
ve bal süzme işlemi sırasında peteklerin kırılmasını önler.
6.2.g. Arıcı mahmuzu
Temel peteğin
çerçeveye tutturulması sırasında çerçeve telinin temel petek içine batmasını
sağlayan ortası oyuk ve dişli küçük bir tekerlektir. Isıtılarak kullanılır,
fazla ısıtılırsa temel peteği eritebilir. Elektrikli olan tipleri de
bulunmaktadır.
6.2.ğ. Arıcı bizi
Çerçeve telinin
takılabilmesi için çerçeve yan çıtalarında delik açmaya yarar.
6.2.h. Mum eritme
ibriği
Temel petek çerçeveye
takılırken temel peteğin girdiği üst çıta yivine eritilmiş balmumunun
akıtılmasını sağlayan, çift cidarlı bakır veya alüminyumdan yapılmış bir
alettir. İçine petek parçaları ve artık mum kırıntıları konulur.
6.2.ı. Yemlik
Kovanda yeterli
miktarda bal bulunmadığı zamanlarda arılara kuru veya sulu yem verilmesini
sağlayan kaplardır. Yağmacılığı önler, ekonomiktir ve hastalık bulaştırma riski
yoktur. Şurup vermek amacıyla genellikle kapağı ince çiviyle birkaç yerinden
delinmiş cam kavanozlar veya çerçeveye takılmış plastik veya çinko kaplar
kullanılabilir.
6.2.i. Ana arı kafesi
Ana arısı bulunmayan
kovanlara ana arı vermek veya yaşlı ana arıları genç ana arı ile değiştirmek
amacıyla kullanılan tahta çıta ve sinek telinden yapılan, çıtanın kenarında ana
arının konulması veya çıkarılması amacıyla deliği bulunan bir alettir.
6.2.j. Ana arı
ızgarası
Ana arının ballığa
geçmesini ve yumurta bırakmasını engellemek amacıyla ballık ile kuluçkalık
katları arasına konulan üzerinde 4.4 mm genişlikte delikler bulunan metal veya
fırınlanmış tahtadan yapılmış bir ızgaradır. Bu ızgaradan sadece işçi arılar
geçebilir, ana arı veya erkek arılar geçemez.
6.2.k. Erkek arı
kapanı
Kovan uçma deliği
önüne konularak erkek arıların veya yabani arıların kovana girişini veya ıslah
çalışmalarında erkek arıların kovandan çıkmasını engelleyen basit bir alettir.
6.2.l. Polen kapanı
Arıların kovana
getirdikleri çiçek tozlarını (polenleri) toplamak amacıyla kovan uçma deliği
önüne konulan bir alettir. Bu aletten geçen işçi arıların arka ayaklarındaki
polenler düşerek aletin alt kısmındaki bölmede toplanır.
6.2.m. Arı kaçıran
İki katlı kovanlarda,
üst kattaki arıların alt kata inmelerini sağlayan ve üst kata çıkmalarını
engelleyen bir alettir.
6.2.n. Sır bıçağı ve
tarağı
Bal mevsiminde sırlı
peteklerin süzülebilmesi ve ilkbaharda ballı peteklerin arılara yedirilmesi
amacıyla sırları uzaklaştırmak veya bozmak amacıyla kullanılır.
6.2.o. Bal süzme
makinası
Bal mevsiminde
peteklerdeki balı süzmek amacıyla silindir şeklinde sac veya çinkodan yapılmış,
içinde 2, 3, 4, 24 veya 48 çerçeve alabilen telli haznesi bulunan, bu hazneyi
döndürecek mekanizmaya ve toplanan balların akacağı musluğa sahip büyükçe bir
alettir. El veya elektrik ile çalışan tipleri bulunmaktadır.
6.3. İlkbahar
çalışmaları
Kovanların ne durumda
olduğunu ve hangi kovana ne gerektiğini, ana arının ırkını, yaşını, yumurtlama
durumunu, kovandaki yavru ve ergin arı miktarını, bal ve polen miktarını ve
hastalık durumunu göz önünde bulundurmak için kovan sicil kartları veya
defterleri tutulur. Yine, ilkbahar muayenesinin yanı sıra ana arının varlığı ve
performansının tespitiyle hastalık ve zararlıların teşhisi yapılır. Böylece
gerekli tedbirler zamanında alınmış olur.
6.4. Zayıf kovanların
birleştirilmesi
Bu işlemin amacı,
anasız kovanları analı kovanlarla birleştirerek daha güçlü kovanlar
oluşturmaktır. Zayıf kovanlarda yetersiz arı olacağından kışlık bal ihtiyacını
dahi karşılayamazlar. Ayrıca ana arıyı da kış soğuğundan koruyamazlar ve
çevreden gelen yağmacı arılara karşı da kendilerini koruyamazlar. Kovan
birleştirme en çok sonbahar ya da ilkbaharda yapılır. Özellikle sonbaharda
birleştirilerek kışın öldürücü soğuklarına dirençli kovanlar oluşturulmuş olur.
Diğer birleştirme sebeplerinden biri de ana arı faktörüdür. Yani bir kovanda
yeterince ergin arı olabilir. Fakat ana arı yoksa yine ana arısı olan bir
kovanla birleştirilmesi gerekir.
Birleştirme öncesi her
iki kovan tütsülenir ve hemen kovanlar açılır. Yavrulu çerçeveler tek bir
kovanda birleştirilir. Arılar da bu kovanın önüne çırpılarak işlem tamamlanmış
olur. Bir diğer metot ise birleştirilecek iki kovanı üst üste koymaktır. Üst
üste konulacak kovanlardan analı kovan altta anasız kovan üstte olacak şekilde
aralarına birkaç yerinden delinmiş gazete kağıdı yerleştirilerek birleştirilir.
İki kovan arasındaki gazete kağıdını işçi arılar zamanla parçalayarak dışarı
atmaya çalışırlar, birbirlerinin kokusuna alışırlar. Her iki kovanın da ana
arısı varsa, ana arılar karşılaşır ve birisi ölünceye kadar dövüşürler. Gazete
kağıdı konulmadan birleştirilmesi durumunda bazen her iki ana arı da ölebilir.
Gazete kağıdı konulmadan birleştirme yapılacaksa; kovanın petekleri kovanın bir
kenarına yanaştırılır, diğer kenarına diğer kovanın petekleri arılarıyla
birlikte yerleştirilir. Aralarına ana arı ızgarası konulur, arılar üzerine
şurup püskürtülür.
6.5. Arıların
beslenmesi
Arıların kendi
ihtiyaçlarını karşılamaları için kovanda 15-20 kg bal bulunmalıdır. Eğer
kovanda yeterli bal olmazsa bu durumda suni olarak beslenmelidirler. Ölümlerin
ilkbaharda çok görülmesinin sebebi açlık yani yiyecek yetersizliğidir. Bir de
yavru verimi baharda artacağından kovan stok balının önemi büyüktür. Baharla
birlikte nektar ve polen toplama başlar. Bu nektar akımına kovanın en iyi
kadrosu ile girmesi istenir. Bu da çok sayıda genç işçi arı ile mümkündür.
Nektar alım sürecine girmeden 4-5 hafta önce suni beslemeye başlamak
gereklidir.
İlkbahar şurupları:
1. Bal kullanarak : 2
kg bal + 1 litre su veya
4 kg bal + 3 litre su
+ 1 kg şeker.
2. Şeker kullanarak: 1
kg şeker + 1 litre su veya
2 kg şeker + 1 litre
su.
Hazırlanması: Önce su
kaynama ısısına getirilir. Sonra ocaktan indirilip şeker ya da bal ilave
edilerek karıştırılır. Şurup hiç bir zaman kaynatılmaz. Kaynatılırsa
karamelleşme şekillenir ve karamel kokusu nedeniyle arılar şurubu yemezler.
Kovana şurup verme
şekilleri:
1. Kovan dip tahtası
uçuş deliğinin 10-12 cm gerisinden çıta ile bölünerek yemlik olarak
kullanılabilir.
2. Dip tahtasında
yemlik bulunan kovanlar kullanılabilir.
3. Gömeç yani petek
yemlik olarak kullanılabilir.
4. Standart bir
çerçeve ölçüsündeki yemlik şurupla doldurularak bir petek gibi kovana
yerleştirilebilir.
5. Kapağı delikli cam
veya çelik kavanozlar kovan uçma deliği önüne veya örtü tahtası deliğine
yerleştirilebilir. Bu kavanozların kovan üzerine bir kat şeklinde konulabilen 8
lt kadar şurup alabilen plastik olanları da bulunmaktadır.
Her kovana yaklaşık
olarak 4-5 litre şurup verilmelidir.
6.6. İlaç uygulamaları
Bahar mevsimine
girerken arılara koruyucu ya da tedavi amacıyla ilaç verilecek ise şuruba
katılarak verilmelidir. Önce şurup hazırlanır, soğutulur daha sonra vitamin
veya ilaç ilave edilir. Varroa, yavru çürüklüğü, nosema gibi hastalıklarla
erken mücadele, ancak bahar şurubu ile ilaçlama yapmakla mümkündür.
6.7. Arılarda
yağmacılık
Çiçeklerin ve nektar
alımının az olduğu bölgelerde sık görülen yağmacılık, bir kovanın arılarının
başka kovanların hazır balların çalmasıdır. Kovanlar güçlü değilse bu tür
saldırılara karşı kendilerini koruyamazlar. Yağmacı arıları bilmek oldukça
zordur. Dikkat edilirse bu arılar; ürkek, diğer arılara dokunmadan kovana
girmeye çalışan ve zaman zaman kaçma eğilimi gösteren arılardır. İlkbahardaki
oyun uçuşları ile yağmacıların anormal uçuşlarını ayırt etmek gerekir. Bu oyun
uçuşları güzel havalarda genç arılar tarafından yapılır. Bazen yağmacılık çok
sakin gerçekleşir, herhangi bir arı kavgası olmayabilir.
Yağmacılıktan korunma
yolları:
a. Kovan kontrolü
hızlı yapılmalıdır. Şüpheli arılar varsa o gün kontrol yapılmamalıdır.
b. Bal hasadı
sırasında çevreye bal bulaştırılmamalıdır. Çevreye eski gömeç ve mumlar
atılmamalıdır.
c. Şurup uygularken
çevreyi kirletmemelidir.
ç. Boşaltılan
çerçeveler kovanlara akşamları yerleştirilmelidir.
d. Kovanlarda delik ve
çatlaklar bulunmamalıdır.
e. Kovanlar uzun süre
açık tutulmamalıdır.
f. Yağmacılığa uğrayan
kovanların uçuş deliği daraltılmalı, yabancı arıların girişi engellenmeli ve
arıların kovanlarını korumalarına yardımcı olunmalıdır.
g. Zayıf kovanlar
birleştirilmelidir.
ğ. Kovanların yerleri
değiştirilerek yağmacılar şaşırtılmalıdır.
6.8. Bal mevsimi
Bal, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında alınır. Bu üç ay boyunca çok
fazla nektar alımı olacağından arıcının çok dikkatli ve hazırlıklı olması
lazımdır. Yani, bir kovanda yer kalmazsa veya yeterli petek bulunmazsa arıların
getirdiği nektarın büyük bölümü ziyan olur ya da arılar oğul vermek isterler.
Bol miktarda ballık bulunması arıların daha hızlı çalışmasına sebep olur. Üç
dört gün içinde bir ballığı doldurabilirler. Ballıklar belli bir düzende ve gerektiği
kadar verilmeli, dolan ballıklar hemen çıkarılmadan üzerine yeni bir kat ballık
takılmalıdır. Eğer dolan ballık hemen çıkarılırsa bal olgunlaşmadan çıkarılmış
olur. Arılar olgunlaşmış balın üzerini ince bir balmumu ile sırlarlar. Bu
sırlama oluşmadan bal çıkarılmamalıdır.
Bal hasadı, bal mevsimi içerisinde ve kuraklık başlamadan yapılmalıdır. Yoksa
yağmacılık kuraklıkla birlikte hat safhaya çıkar ve arılar arası mücadele
artar. Bal olgunlaşmış ise hasadı yapılmalıdır. Eğer nektar alımı çok fazla ise
3/4 oranında sırlanmış olan petekler de olgunlaşmış kabul edilebilir. Çok
zorunlu olunursa 1/3 düzeyinde bile hasat yapılmalıdır. Hasat sırasında çevreye
bal bulaştırmamaya, hasat edilen ballı petekleri veya kırıntılarını ortada
bırakmamaya ve kovanda yeterli miktarda kışlık bal kalmasına dikkat etmek
gerekir.
Hasat yöntemleri:
1. Silkeleme ve
fırçalama: Çerçeveler ele alınarak silkelenip fırçalanarak petek bal hasat
odasına taşınır.
2. Arı kaçıran
yöntemi: Arı kaçıranlar kovan örtü tahtasının ortasına ve hasat edilecek
peteklerin üzerine yerleştirilir. Daha sonra kovan kapağı hafifçe aralanarak
tütsülenir.
3. Asit tahtası
yöntemi: Benzaldehit bütirik anhidrat gibi asitli maddeler beze emdirilerek
kovan kapağının alt yüzüne yerleştirilir. Arılar asit kokusundan dolayı aşağıya
inerler.
4. Arı üfleyici
kullanma : Benzinle çalışan ve hızlı hava akımı sağlayabilen bir alet
olduğundan ve arılara hiç zarar vermediğinden oldukça kullanışlıdır.
Bal süzme ve dinlendirme:
Süzülecek petek ve
ballıklar önce süzme odasına alınırlar. Tüm çerçeveler çıkarılarak, petekler
üzerindeki sırlar sır tarağı ya da bıçağıyla kazınırlar. Sırları açılan
petekler süzme makinesine yerleştirilirler. Bu makinelerin santrifüj esasına
dayanan bir mekanizması vardır. Bu süzme aletinin elektrikle ve insan gücüyle
çalışan farklı modelleri vardır.
Süzülmüş peteklerde
yine de bal bulaşığı kalmaktadır. Bu petekleri kuvvetli kovanlara vererek
temizliğini ve tamiratını sağlamak, bir gün sonra da diğer kovanlara dağıtmak
gerekir. Süzme makinesinden çıkan bal temiz değildir. İçinde petek parçaları,
larvalar, arı ölüleri ve polen taneleri bulunabilir. Balın içindeki yabancı
maddeleri uzaklaştırmak amacıyla sıfır numara tel elek kullanılır. Bal
süzüldükten sonra bal dinlendirme kaplarına doldurulur ve pazarlanır.
6.9. Gezici arıcılık
Gezici arıcılık,
kovanlardan alınan verimi arttırmak amacıyla yapılmaktadır. Bu yetiştiricilik
şeklinde ilkbaharın erken başladığı bölgelerden başlanarak, zaman zaman çiçeğin
yeni çıktığı bölgelere doğru bir hareket yolu izlenir, bu işleme genel olarak
çiçek kovalamak adı verilir. Daha sonra kış yaklaşınca, kışları sert geçen
bölgelerden güneye veya Ege bölgesine taşınarak arılar kışlatılır. Gezici
arıcılık çok fazla itina ister. Özellikle coğrafi bölgelerimizin flora ve iklim
özelliklerini takip etmek, uygun olan sıraya göre konaklamak gerekir. Çok gezen
kovanların paraziter invazyonlar açısından devamlı olarak kontrolü gerekir.
Gezici ya da sabit
arıcılık yapan kişilerin kovan taşırken dikkat etmesi gereken hususlar:
1. Kovandaki çatlak ve
delikler onarılmalıdır.
2. Kovanlar yüklemeden
önce tütsülenmelidir.
3. Kamyon, yükleme
sırasında rölantide çalıştırılmalıdır.
4. Kovanlar dizilirken
rüzgar boşluklar bırakılmalıdır.
5. Mola verilmemeye
dikkat edilmeli, eğer verilirse araba yine rölantide çalıştırılmalıdır.
Kovanlar üzerine su serpilmelidir.
6. Kovan uçuş
delikleri hava alacak şekilde açık tutulmalıdır.
7. Kovan yükleme
işlemi gece ya da şafakta yapılmalıdır.
6.10. Sonbahar
çalışmaları
Arıcılığın işinin bir
sonraki sezon devam edebilmesi için dikkat edilmesi gereken mevsimler sonbahar
ve kış mevsimleridir. Sonbaharda bütün kovanlar tek tek incelenerek ananın
durumu, stok bal düzeyi ve koloninin yetişkin arı miktarı gözden geçirilir.
Kovanlar teknik açıdan incelenir. Delik, çatlak ve su geçirgenliği araştırılır.
Ana arısız kovanlara ana arı temin edilir. Zayıf kovanlar birleştirilir.
Sonbahar beslemesi yapılırsa arılar, yeni nesil genç arılar yetiştirir ve güçlü
bir şekilde kışa girerler. Böylece bahara güçlü bir kadro hazırlanmış ve kış
ölümleri de önemli ölçüde azaltılmış olur. Eğer kovan zayıf ise kış salkımı
oluşturamaz ve soğuktan ölürler. Bu durumda kovan içinde bölme oluşturularak
alan daraltılması yoluna gidilmelidir. Sonbaharda bal hasadı bittikten sonra
hastalık ve parazitlere karşı mücadele yapılmalıdır. Nosema ve yavru
çürüklüğüne karşı sonbahar şurubuna ilaç katılır. Varroa mücadelesi için tüm
yavru gözlerinin açılması beklenir.
Sonbahar şurubunun
hazırlanması: 1 lt su + 4 kg bal ya da
1/2 lt su + 1 kg
şeker.
6.11. Kışlatma
Sonbahar muayenesinde
bal bırakılması en önemli konudur. Her kovanda 20-25 kg bal ve 12,000-20,000
adet arıdan oluşan kovan kışı emniyetle geçirebilir. Arıcının yapacağı en
önemli iş olan soğuk mücadelesi ise kovanın iç alanının daraltılmasıyla mümkün
olabilmektedir. Kovan içi ısıyı; dış çevre ısısı, salkım çevre ısısı, kovanın
yapısı ve kovan içi hava dolaşımı etkiler. Dış hava ısısı iyice düşünce arılar
birbirlerine sokularak “kış salkımı” denilen topluluğu gerçekleştirirler. Kış
salkımında ısı 14 °C’ye ayarlanır. Salkımın içindeki arılar ısı üretirken,
çevresindekiler ısı izolasyonunda görev alırlar. Isı 7 °C’nin altına düşerse
salkım iyice sıklaşır.
Kışları sert geçen
yerlerde, kapalı kışlatma sistemi uygulanabilir. Bu amaçla kullanılacak yerin; rutubetsiz
aydınlık ve havalandırılabilir olması gerekir. Isı derecesinin değişmemesi
gerekir. Bu yere kovanlar taşınmadan önce uçuş delikleri tel kafesle
kapatılmalıdır. Kışları karlı geçmeyen bölgelerde içeri almaya gerek yoktur.
Ancak sonbahar bakımı ve beslenmesi çok iyi yapılmalıdır.
Dışarıda kışlatma
sırasında bazen kovanların üzeri örtülerek soğuktan korunmaları gerekebilir.
Böyle uygulamalarda uçuş deliklerini kapatmamaya özen gösterilmelidir. Kovanlar
bol güneş gören, rutubetten korunan ve şiddetli rüzgar almayan bir yere
dizilmelidir. Kovanlar muhtemel bir su baskınından korunmak amacıyla 30-40
cm’lik yükseklikte bir sehpa üzerine konulmalıdır. Ayrıca öne doğru meyil
verilerek içinde oluşacak su ve nemin uçuş deliğinden çıkması sağlanmalıdır.
7. ARI AİLESİ
Arılar, koloni ya da
kovan adı verilen topluluklar halinde yaşayan sosyal böceklerdir. Diğer sosyal
hayvanlarda olduğu gibi bal arılarında da koloniyi oluşturan bireyler değil,
koloninin kendisi işlevsel bir birimdir. Bazı amaçlarla bir koloniyi oluşturan
ana arı, işçi arı ve erkek arı ayrı ayrı ele alınırlarsa da koloni yaşamını
mümkün kılan ve arıcılığı uygulanabilir yapan bunların aralarındaki
ilişkilerdir.
7.1. Ana arı
Kraliçe arı olarak da
anılan ana arının en önemli görevi yumurtlamaktır. Ana arı kovandaki bütün
birimlerin anası ve gerçek dişisidir (Şekil 3). Döllenmiş yumurtadan çıkan ve
diploid olan ana arı kovandaki arıların en irisidir. İşçi ve erkek arılardan
uzun fakat erkek arıdan daha dardır. Diğer arılardan daha koyu renklidir. Kanatları
boyuna göre biraz kısadır, vücudunu örtemez, karın kısmı uzundur ve yumurtlama
mevsiminde daha da uzar. Arka ayaklarında polen sepeti bulunmaz. Eğri bir
iğnesi vardır, insanları genellikle sokmaz, iğnesini rakip ana arılar için
kullanır. Mum salgı bezleri yoktur. Yavruları besleyemez ve kendisi için besin
hazırlayamaz, genç işçi arılar tarafından beslenir ve korunur. Gece gündüz
özenle bakılır ve özel arı sütü verilir. Ana arının vücut uzunluğu 18-20 mm
kadardır.
Kovan içerisinde iyi
bir işbirliği vardır. Bu düzenin sağlanmasında ana arının rolü büyüktür. Ana
arı ağız çevresindeki bezlerden bazı kokular salgılamaktadır, bunlara feromon
adı veriyoruz. Bu feromonlardan 9-oxodec 2-enoic asid ve 9-hydroxodec 2-enoic
asid “cinsel feromonlar” veya “toplanma feromonları”
adıyla anılır. Bu feromonlar; işçi arıları cezbederek arı ailesini bir arada
tutar, erkek arıyı cezbederek çiftleşmenin gerçekleşmesini sağlar, işçi
arıların yeni ana arı veya yüksük üretmelerine engel olur, herhangi bir işçi
arının yumurtlamasını engeller, kovana girebilecek yabancı arıların tanınmasını
sağlar.
Ana arı çerçeve
üzerinde ağır hareket eder fakat gerekirse hızlı da yürüyebilir. Yumurta
bırakacağı gözler işçi arılar tarafından temizlenmiş ve cilalanmış olmalıdır.
Ana arı yumurtlamadan önce başını petek gözüne sokar, gözün temiz olup
olmadığını, yumurta bulunup bulunmadığını kontrol eder daha sonra karın kısmını
petek gözüne sokarak 9-12 saniye içerisinde yumurtlar. Ana arı genellikle
ortadaki peteklerin orta kısımlarına ve genellikle geceleri yumurtlar. İlkbahar
ve yaz mevsiminde devamlı yumurtlar, yavru çıkarılması ve yumurta
geliştirilmesi işleriyle uğraşmaz.
Yumurtalar petek
gözlerine normal olarak birer tane konulur. 0.1 mm kalınlığında ve 1.5 mm
boyunda sosis ya da beyaz iplik parçası şeklindedir. İlk gün dik, 2. gün biraz
yatık ve 3. gün tamamen yatık durumdadır. İlk 3 gün arı sütü ile beslenir. Ana
arı olacak yumurtalar 8. güne kadar arı sütüyle beslenmeye devam edilir.
Yeterli arı sütü ile doldurulduktan sonra göz kapatılır. 16. günde ana arı
çıkar.
Bir kovanda, kaybolan
ana arı yerine yenisini üretmek, mevcut ana arıyı değiştirmek veya oğul elde
etmek amacıyla ana arı yetiştirilir. Yeni çıkan
ana arı önceleri ilgi görmez, hizmet kadrosu oluşuncaya kadar kendi kendine 3-4 gün
bal yiyerek beslenir. Bu durumda ana arının karnı çekik ve kısa, kendisi
küçüktür. Gözden çıkışını takip eden 3-5 gün içerisinde uçma talimlerine
başlar, bu uçuşlar 10-30 dk sürer. Daha sonra çiftleşme uçuşuna çıkar.
Genç ana arılar
hayatları boyunca sadece bir dönem çiftleşirler. Bu dönem 24 güne kadar
uzayabilir. Gerçekte ana arıdaki çiftleşme arzusu 12-13. günden sonra azalır.
Normal olarak 20. güne kadar çiftleşmeyen ana arılar damızlıkta
kullanılmamalıdır. Genç ana arılar kovan dışında ve uçarken çiftleşirler,
çiftleşme uçuşu 12-17 saatleri arasında olmakla birlikte genellikle saat 14-16
arasında yapılır. Bir çiftleşme süresi 5-30 dk sürer. Hava sıcaklığı 20 °C’nin
üzerinde ve rüzgarsız olmalıdır. Çiftleşmek için bazen 16 km kadar yol
aldıkları gözlenmiştir. Ana arılar genellikle iki kez çiftleşmektedirler. Ana
arı çiftleşme döneminde 3-4 hatta 7-10 erkek arı ile çiftleşebilir.
Çiftleşmeler genellikle birbirini izleyen günlerde olmaktadır. Fakat aynı gün
içinde farklı saatlerde de yapılabilir. Çiftleşmeden sonra ana arının arkasında
görülen erkeklik organı çiftleşmenin başarılı olduğuna işarettir. Kovana geri
gelen ana arının çiftleşip çiftleşmediğini ana arının arkasındaki erkeklik
organından anlayan işçi arılar ana arıyı hemen kabul ederler ve özel bir özen
gösterirler.
Çiftleşmeden sonra spermanın spermatekaya ulaşması için geçen
zaman ortalama 24 saattir. Çiftleşmesini tamamlayan ana arı 2-4 gün içinde
yumurtlamaya başlar. Bu süre 1-8 gün arasında da değişebilir. Bir çiftleşmede
sperma torbasına düşen sperma 3-4 yıl boyunca üretilecek yumurtaları döllemeye
yeterlidir. Yeterli sperma depolayamayan ana arı 2. kez çiftleşmeye
çıkmaktadır, ancak ana arı yumurtlamaya başladıktan sonra genellikle başka bir
çiftleşme uçuşuna çıkmamaktadır. Ana arı 5-6 yaşına kadar yaşar, ancak 3 yaşına
gelmiş bir ana arının sperma kesesindeki spermatozoitler azalacağı için dölsüz
yumurta bırakmaya başlar ve dölsüz yumurtalardan erkek arılar çıkar. Sonuç
olarak tüketici erkek arıların artması ve üretici işçi arıların azalması sonucu
bal verimi düşer, işçi arı üretilmediği için kovan zayıflar, zayıf kovanlar
kendilerini arı zararlıları ve hastalıklarına karşı koruyamaz, hastalıkların ve
zararlıların diğer kovanlara bulaşmasına ve yağmacılığa neden olur, hatta ölür.
Bu nedenle kovanın ana arısı 2 yılda bir değiştirilmeli yani
gençleştirilmelidir. Kovanların sicil defterlerinin tutulması ana yaşını
belirlemede en güvenilir yoldur. Ancak sicil defteri tutulmayan işletmelerde
ana arının yaşını pratik olarak belirleyebilmek de mümkündür. Yaşlı ana
arıların göğsündeki ve bilhassa sırtındaki kıllar dökülmüş, karnı sarkmış,
hantallaşmış ve kanat uçları pürtükleşmiş olur. Petekler incelenerek de ana
arının yaşı hakkında hüküm verilebilir. Yumurtalar peteklere gelişi güzel
dağıtılmış veya bırakılmışsa, bir gözde birden fazla yumurta varsa, yavrulu
gözlerden erkek arılar çıkıyorsa, yeterli miktarda işçi arı yumurtası
bulunmuyorsa ana arı yaşlanmaya başlamıştır. Kovanın oğul çıkarmaya teşebbüs
etmesi de ana arının yaşlanmasından kaynaklanabilir.
İyi bir ana arı günde
ortalama 1500 yumurta bırakmalıdır. Bu rakam bazı ırklarda 3000’e kadar
çıkabilir. Ana arının bir günde yumurtlayabileceği yumurtaların ağırlığı kendi
ağırlığı kadardır. Yumurtlamaya iklim, mevsim, kovan içi sıcaklık, ana arının
yaşı ve beslenmesi etkili olmaktadır. Dışarıda bulunan polen kaynaklarının
zenginliği ana arının yumurtlamasını olumlu yönde etkiler ve ana arı yumurta
miktarını hemen hemen buna göre ayarlar. Ana arı beslenip büyütülebilecek kadar
yumurta bırakmaya dikkat eder. Ana arı bütün bir yıl yumurtlar fakat
Kasım-Aralık aylarında birkaç hafta için yumurtlamayı keser. Daha sonra gerekli
gördüğü miktarda yumurtlamaya devam eder. İyi bir ana arı yılda 200.000 yumurta
bırakabilir.
Ana arı küçük petek
gözlerine döllü, büyüklerine ise dölsüz yumurta bırakır. Döllü yumurtalardan
işçi dölsüzlerden ise erkek arılar meydana gelir. Ancak bazı hallerde büyük ve
küçük iki petek gözü yanyana olduğunda ana arı şaşırıp büyük göze döllü yumurta
bırakabilmektedir. Böylece arı ailesindeki erkek dişi oranını küçük ve büyük
petek gözleriyle işçi arılar tayin etmektedir. Ayrıca herhangi bir nedenle
kovanda ana arının bulunmaması durumunda işçi arılar hemen bir ana arı gözü
(yüksük) oluşturarak döllü yumurtalardan birisini bu göze taşırlar ve ana arı
adayını arı sütüyle beslerler.
Ana arı ile ilgili
bulgular ve değerlendirilmesi:
-Kovan açıldığı zaman
kovandaki ergin arı az, yavrular hiç yoksa ya da çok az ise, ana uzun süre önce
ölmüş demektir.
-Kovanda mühürlenmiş
yavru gözleri var, fakat genç yavru ve yumurta yoksa ana arı yakın bir zamanda
ölmüştür.
-Yumurtalar düzensiz,
gelişi güzel ve dağınıksa, aynı zamanda erkek arı gözlerine de rastlanırsa ana
arı yaşlanmıştır.
-Kovanda ana arı ve
yavrulu çerçeve mevcut, ama ana arı düzensiz yumurtluyorsa, yani bir çerçeveyi
doldurmadan diğerine atlıyorsa yaşlanmıştır ya da genetik kapasitesi düşük
demektir.
-Kovanda yavru yok,
fakat henüz fazla irileşmemiş bir ana arı varsa kovan anasını değiştirmiştir.
Yakın bir gelecekte bu ana çiftleşerek yumurtlamaya başlayacaktır.
-Kovandaki arı
populasyonu iyi, kuluçkalıktaki petekler kapalı yavru gözler ile kaplı ise ana
gen ve iyi demektir.
7.2. İşçi arılar
Arı ailesinin en büyük
topluluğunu teşkil eden işçi arılar döllenmiş yumurtalardan çıkarlar ve diploid
kısır dişilerdir. Vücut uzunlukları 14-15 mm’dir (Şekil 3). Kanatları
karınlarını örtecek kadar uzundur. Koloninin devamını sağlayan her türlü
içgüdüsel ve yapısal yeteneklere sahiptir. Kendi aralarında iş bölümü yapmak
suretiyle çeşitli işleri düzen içinde yürütürler. Bazı organları ana arı ve
erkek arıdan farklı yaratılmıştır. Arka bacaklarında çiçek tozlarını yükleyip
kovana taşımalarını sağlayan etrafı kıllarla çevrili polen sepeti bulunur. Arka
bacaklarda fırça ve tarak tabir edilen kısımları vardır. Kovandaki sayılar
20-30 bin civarındadır, bu sayı 15-80 bin arasında değişebilir. İğnesi
tırtıklıdır, soktuğu yerden geri çıkaramaz, iğne iç organlarla birlikte girdiği
yerde kalır, bu da ölümüne sebep olur. Gelişmemiş yumurtalıklara sahiptir.
Kovanda herhangi bir nedenle ana arı bulunmadığı ve ana arı üretiminde
kullanılabilecek yumurta olmadığında bazı işçi arılar ana arı görevini
üstlenerek yumurtlamaya başlar. Dölsüz olan bu yumurtalardan sadece erkek
arılar çıkar, bu da kovanın kısa zamanda ölümüne neden olur. Buna benzer işçi
arılara yalancı ana, kovanlara ise erkeklemiş kovan denir.
İşçi arı oluşacak
larvalar yumurtadan çıktıktan sonra ilk üç gün arı sütü ile beslenir, 8. güne
kadar bal ve polen karışımıyla beslenmesine devam edilir. 8. günde gözler kapatılır
21. günde işçi arılar çıkar. Gözlerden çıkan işçi arılar ilk gün kendilerini
temizler, yavru peteklerinin üzerinde durarak yavrulu peteklerin ısınmasını
sağlarlar. 2-3 günlükken yaşlı işçi arılar tarafından beslenirler, çevreye
alışırlar ve ana arının yumurtlayacağı gözleri temizleyerek cilalarlar. 4-6
günlük olunca polen ve bal karışımıyla yaşlı larvaları beslerler. Bu sırada
almış oldukları polen sayesinde, arı sütü salgılayacak olan yutak bezleri
gelişir. 10-13 günlük oluncaya kadar genç kurtçukları ve ana arı larvalarını
arı sütüyle beslerler. Genç arılar her bir larva gözünü, kapatılıncaya kadar
yaklaşık 10.000 defa ziyaret ederler. 12-18. günlerde kovan temizliği,
havalandırma, mum üretimi ve petek yapımı, 18-20. günlerde kovanı dış tehlikelerden
korumak amacıyla bekçilik görevlerini üstlenirler. 20 gün boyunca kovan içi
görevlerini tamamlayan genç arılar 21 günlük olduklarında nektar, polen,
propolis ve su toplama işleri gibi kovan dışı görevlere başlarlar. Hayatlarının
son iki haftasını da bu işlerle geçirirler. Mart ayında gözlerden çıkan işçi
arılar 35 gün, Haziranda çıkanlar 28 gün, Eylül ve Ekim aylarında çıkanlar da
304 gün yaşayabilirler. Uzun ömürlü olmalarının nedeni kış mevsimi boyunca
dışarıda çalışmamaları ve kovan içinde fazla hareket etmemeleridir.
İşçi arılar
görevlerine göre evci ve tarlacı arılar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tarlacı
arılar da keşfedici ve toplayıcı olarak sınıflandırılırlar. Arılar saatte 20-25
km hızla uçarlar. Ancak bu hız rüzgara bağlıdır ve 40 km’ye kadar çıkabilir.
Besin kaynağının rüzgarsız ve sakin bir yerde olmasını tercih ederler. Günde
ortalama 10-15 sefer yaparlar sefer sayısı 4-110 arasında değişebilir.
Kovanlarından 15 km kadar uzağa gidebilirler. Hava sıcaklığı 8 °C’nin altına
düştüğünde çalışmazlar, en uygun hava sıcaklığı 16-32 °C’ler arasıdır. Sıcaklık
34 °C’nin üstüne çıktığında çoğunlukla su taşırlar.
Kovan içindeki sosyal
düzenin bozulmaması ve ailenin gücünü kaybetmemesi amacıyla yaşlı arılar ile
sakat ve işe yaramaz genç arılar kovan dışına atılır. Bu durum ana arı için de
geçerlidir. Kovan içindeki böcek ve zararlılar da dışarı atılır, dışarı
atılamayacak kadar büyükse bozulup kokmaması ve hastalıklara neden olmaması
için propolisle sıvanır ve mumyalanır.
7.2.a. Mum ve petek
yapımı
Mum yapımını gerçekleştiren işçi arılar 12-18 günlük yaştadır. Balmumu üretimi için kovan sıcaklığının 35 °C veya
fazlası olması gerekir. Balmumu üretecek arılar karınlarını bal ile
doldururlar, birbirlerine tutunup salkım oluştururlar. Karın halkalarından pulcuklar
halinde çıkan balmumunu diğer işçi arılar ağızlarına alıp yumuşatırlar, gerekli
şekli vererek çerçeveye takılan temel petek üzerine petek gözlerini inşa
ederler. Peteklerin kalınlıkları 25 mm’dir. Bir peteğin yüzeyindeki gözler 25
mm’de 5 adet ise işçi arı gözü, daha az ise erkek arı gözü olarak imal
edilmiştir. Alan olarak 1 dm²’de 857 göz varsa işçi arı gözü 520 göz varsa
erkek arı gözüdür. Erkek arı gözleri peteğin yan ve alt taraflarında bulunur.
Petek gözleri altıgen şeklindedir. Peteklere depolanan balın dökülmemesi,
larvaların gözlerden düşmemesi ve larvaları beslemek için verilen arı sütü vb
sıvıların dökülmemesi için gözler yukarı doğru 9-14x meyilli olarak inşa
edilmişlerdir.
7.2.b. Bekçilik görevi
Kovanı dış
tehlikelerden korumak ve zaman zaman havalandırmayı sağlamak amacıyla 18-20
günlük arılar kovan uçma deliğinin iç kısmında bekçilik yaparlar. Herhangi bir
tehlikeye karşı hazırlıklıdırlar. Kovana dışarıdan gelen arının kokusunu
kontrol ederler, gelen arının kokusu kendi kovanlarının veya ana arının
kokusuna benziyorsa veya gelen arı nektar, polen veya su gibi yükle gelmişse
kovana girmesine müsaade ederler. Kokusu yabancı olan arıyı bal veya polenle
yüklü olması durumunda kabul edebilirler. Kovan uçma deliğine yaklaşan yabancı
canlıları fark ettiklerinde saldırırlar, gerekirse sokarlar. Kovanlarına
yapılacak ani sert hareketleri ve saldırıları diğerlerine hemen iletirler.
Sokan ve iğnesini kaybeden arıdan izopentil asetat yapısında bir madde yayılır.
Bu maddeye “alarm feromonu” adı verilir. Bu
kokuyu hisseden diğer arılar yakınlarında saldırılması gereken bir tehlikenin
var olduğunu anlarlar ve kokunun kaynağına doğru saldırıya geçerler. Arılar
bazı kokuları hiç sevmezler. Sevmedikleri kokuların alarm feromonu kokusuna
benzer olduğu tahmin edilmektedir. Tecrübeli arıcılar, arıların bazı insanların
kokularını hiç sevmediklerini, bu insanların arılara yaklaşmaları halinde
ölümle sonuçlanabilecek saldırılara uğradıklarını -hatta ağız ve burun
deliklerinin arılar tarafından tıkanacak şiddette saldırıların olabildiğini-
anlatırlar. Bekçilik görevi, zayıf kovanlarda gerektiği gibi yapılamadığı için
yağmacılık olayları görülür. Sarıca arı ve Eşek arısı gibi yabani arıların
saldırılarından kendilerini koruyamazlar, mum güvesini engelleyemezler. Dolayısıyla
kovanlar daha da zayıflayarak ölürler.
Kovanın
havalandırılması gerektiğinde uçma deliğinin biraz dışına çıkan bekçi arılar
başları kovana dönük, karınları yukarı dikilmiş halde dururlar, kanatlarını
süratli bir şekilde devamlı çırparak havalandırmayı sağlarlar.
7.2.c. Su taşınması
Su, larvalara
yedirilecek besinlerin ıslatılması, sıcak havalarda kovan ısısının ayarlanması
ve kendi ihtiyaçları için taşınır. Genellikle su nektarın bol olmadığı
zamanlarda, nemli topraktan, dere, çay, pınar gibi kaynaklardan, göl, havuz ve
arılığa yerleştirilmiş suluklardan alır. Arı su getirdiğini anlatmak için
dansını yapar ve diğer arıları haberdar eder. Kötü hava şartlarında kullanmak
için su depolarlar. Bir arı su için günde 50-100 arasında sefer yapar.
7.2.ç. Propolis
taşınması
Arılar uçma deliğini
küçültmek, diğer delik ve çatlakları kapatmak, çerçeveleri oynamaması için
yapıştırmak, örtü tahtalarının aralarını doldurmak, örtü tahtalarındaki
havalandırma deliğini kapatmak ve kovandan dışarı atılamayan yabancı ve zararlı
maddeleri mumyalamak amacıyla propolis kullanırlar. Reçineli bir madde olan
propolise “eğin mumu” da denilir. Tıpta
antiseptik olarak, dericilikte ve tahta işlerinde parlatıcı olarak kullanılır. Keman yapımında da kullanılmaktadır.
Propolis, bitkilerin
filiz ve tomurcuklarında oluşur. Sıcakta yumuşar, soğukta katılaşır, erime
noktası balmumunun altındadır. Sarı, gri, kahverengi ve kırmızı renkte
olabilir. Sıcak havalarda eriyerek yapışkan bir hal alır, kovana, çerçevelere,
aletlere ve arıcının eline bulaşır, çalışmayı güçleştirir. Temizlemek için
alkol ve kolonya kullanılabilir. Alkolde kısmen, eter ve kloroformda tamamen
erir. Kovan ve çerçeveler temizlenirken balmumuna karıştırılmamasına dikkat
edilmelidir. Kışa hazırlık amacıyla özellikle sonbaharda toplanır. Arılar
propolisi taşımak için polen sepetlerini kullanırlar. Yapışkan bir madde olması
nedeniyle toplanması ve boşaltılması oldukça zordur. Propolis toplayan arı yükünü evci arıya yaklaşık 30 dakikada
aktarabilir. Genellikle 10-14 saatleri arasında toplanır. Havaların sıcaklığına
bağlı olarak daha erken veya daha geç saatlerde de toplanabilir. Arı propolisidepo etmez, ihtiyaç duyuldukça toplanır.
7.2.d. Polen
toplanması
Polen çiçek tozudur. Arıların ekmeğidir, kendisi yer yavrularına yedirir, fazlasını da
depolar. Arı çiçekten üst çenesiyle kopardığı polenleri alt çenesiyle diline
alır, biraz ıslatır, orta bacakları yardımıyla arka bacaklarındaki polen
sepetine yerleştirir. Vücuduna ve diğer bacaklarına bulaşan çiçek tozlarını
bacaklarını birbirine sürterek fırça ve tarakları yardımıyla polen sepetine
yükler. Çiçeklerin yoğun olduğu ilkbaharda arıların çiçek tozlarına bulanmış
halde kovana geldiklerini görmek mümkündür. Polenle yüklü arılar kovana
geldiklerinde ya boş bir göze ya da daha önceden polen konulmuş bir göze
yüklerini boşaltırlar ve diğer arılara kaynağın yeri ve uzaklığını bildirmek
amacıyla danslarını yaparlar. Evci arılar gözlere konulan polenleri alınlarıyla
bastırarak hava almayacak şekilde yerleştirirler. Kış için saklanacak polenlerin
yüzeyi ince ve parlak bir yüzeyle kapatılır veya balla doldurulur. Bal arısı
bir seferde 15 mg polen getirebilir. Kuvvetli bir kovanda 20-30 kg polen
toplanabilir.
7.2.e. Nektar
toplanması ve bal yapılması
Bitkilerin
çiçeklerinin dip tarafında bulunan bezler tarafından salgılanan tatlı sıvıya
nektar veya bal özü adı verilir. Bitkilerin diğer kısımlarından elde edilen
bitki suları nektar kadar güzel değildir. Balın kalitesi toplandığı çiçeğe yani
nektara bağlıdır. Nektar bala hem rengini hem de kokusunu verir. Arılar şeker oranı % 20 veya daha fazla olan nektarları
tercih ederler, % 10’un altında şeker içeren nektarları almazlar. Arının dili nektarın şeker oranını çok iyi tayin
eder, % 1 ve % 2 oranında şeker içeren sıvıları birbirinden ayırabilirler. Bu
hassaslık arıların çalışmasını kolaylaştırır, verimini arttırır. Şeker oranı
yüksek nektarın bulunması kısa zamanda daha fazla balın üretilmesini sağlar.
Arının dili ekşi, tuzlu ve acı maddeleri birbirinden ayırabilir. Elma, erik
gibi ağaçlar arıların kolaylıkla nektar alabileceği ağaçlardandır. 260 gram
nektardan 100 gram bal üretilir. Bir arı bir seferde 30 mg nektar taşır, bu
miktar bazı arılarda 50-70 mg’a kadar çıkabilir. Kuvvetli bir kovandan 60-70 kg
bal elde edilebilir. Bir arının ağırlığının 80 mg olduğu düşünülürse nektar
taşımak için harcadığı kuvvetin büyüklüğü anlaşılabilir.
Kovana nektar getiren
arı yükünü evci arıya aktarır ve kaynağın yeri ve uzaklığını bildirmek amacıyla
dansını yapar. Nektarı alan evci arılar bunu ağızlarında yoğurur, bir miktar
suyunu uçurur, bala çevirir ve bal gözlerine doldururlar. Petek gözünün önce
1/4 kadar balla doldurulur. Bu sırada kovanı havalandırılarak balın suyunun
uçması sağlanır. Bu işlem nektardaki şeker oranı % 20-30 arasındaysa 3 gün, %
30’dan fazlaysa 2 gün sürer. Petek gözünün % 60 şeker oranına sahip balla
doldurulabilmesi için 2.5 gün gereklidir. Gözün tamamının balla doldurulması
ise 5 günü alır. Olgunlaşmış balla dolu gözler arılar tarafından sırlanarak
kapatılır. Sırlanmamış ve olgunlaşmamış ballar petek ele alındığında veya
çevrildiğinde damlalar halinde dökülür. Özellikle dışarıda nektarın bol olduğu
dönemlerde, arıcılar kovanları kontrol ederken dikkatli olmalıdırlar. Balın çok
üretildiğini ve kısa zamanda kovandan alınması gerektiğini düşünerek henüz
olgunlaşmasını tamamlamamış balları da hasat edebilirler. Suyu uçmamış yani
olgunlaşmamış balın muhafazası ve pazarlanması oldukça güçtür.
7.2.f. Oğul verme
Bir kovanda bir ana
arı bulunur. Kovanın ana arısı bölgelere göre değişen zamanlarda, 20-25 günlük
süre içinde ve genellikle öğle saatlerinde kovanı terk ederek yeni bir yuva
yani yeni bir arı ailesi oluşturmaya çalışır, buna oğul verme adı verilir. Oğul verme zamanları ilkbahar başlangıcıdır,
örneğin Aydın ilindeki oğul mevsimi 25 Nisan ile 15 veya 20 Mayıs arasıdır. Bu
tarihlerden önce ve sonra çıkan oğullar genellikle zayıftır, bal mevsiminde
yeterli kuvvete ulaşamazlar ve ekonomik değildirler. Bu mevsimden önce, oğul
verecek kovandaki işçi arılar yüksükler oluşturarak yeni ana arılar üretmeye başlar
ve eski ananın bu yüksükleri bozarak yeni çıkacak ana arıları öldürmesini
engellerler. Yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar, çıkmadan 2-3 gün önce “vang
vang” veya “guvak guvak” benzeri sesler çıkarmaya yani ötmeye başlarlar. Bu
sesleri duyan eski ana kovanı terk etmek için çıkış hazırlıkları yapar, yeni
çıkacak ana arılarla kaval veya ıslık benzeri sesler çıkararak anlaşır ve
taraftarlarıyla en kısa zamanda kovanı terk ederek yeni bir arı ailesi
oluşturur. Bu nedenle kovandan çıkan ilk oğulda (baş oğul) genellikle bir ana
arı bulunur ve bu ana arı kovanın eski anasıdır. Baş oğullar en makbul
oğullardır. Daha sonra çıkan genç -bakire- ana arılar “ti-ti-ti” şeklinde ses
çıkarırlar, ilk oğul çıktıktan yaklaşık 5 gün sonra ardı ardına çiftleşme
uçuşuna çıkarlar, bu sırada ana arıya yol gösterici olarak katılan işçi arılar
da çıktığı için oğul çıkışına benzer bir görüntü ortaya çıkar. Genç ana
arıların çokluğu nedeniyle bazen işçi arılar arasında bölünmeler görülür. Bazı
ana arılar çiftleştikten sonra işçi arılar tarafından kovana geri
getirilebilir, bazıları da dışarıda kalarak oğul kümesi oluşturabilir. Bu gibi
ikinci oğullar genellikle zayıftır ve çıktıkları kovan kontrol edilerek
akıbetleri hakkında karar verilmesi gerekir. Buna göre;
1- Çıktıkları kovan ve
çıkan oğul kuvvetli ise yeni bir kovana alınır,
2- Çıktıkları kovan ve
çıkan oğul zayıf ise eski kovanlarına geri verilir,
3- Çıktıkları kovan
kuvvetli çıkan oğul zayıf ise ya eski kovana geri verilir ya da bir başka zayıf
kovan veya oğula ilave edilir.
Oğul verme
belirtileri:
-Kovanda erkek arı
sayısı artar,
-Ana arı yüksükleri
oluşturulur,
-Ana arı çok sayıda
yumurta bırakmaya başlar,
-Kovandan yaşlı ve gen
ana arılara ait sesler duyulur,
-Ana arının kendine
has kokusu yardımıyla arılar uçma tahtası önünde toplamaya başlarlar,
-Oğul çıkmadan hemen
önce kovanın önünde telaşlı ve hareketli bir kaynaşma olur,
-Son olarak kovanda
kuvvetli bir kaynaşma görülür ve çok miktardaki genç işçi arı, az miktardaki
yaşlı işçi arı ve bir miktar erkek arı kovanın ağzından dökülür gibi yoğun
olarak dışarı fırlarlar.
Kovan dışına çıkan
arılar kalabalık kovanların bulunduğu yerde bile birbirlerini tanır ve birlikte
uçarlar. Önce kovana yüzleri dönük olarak kovanın önünde uçan arı topluluğu
daha sonra birkaç metre yukarıda oğul dansı denilen uçuşlarını yaparlar. Bu
olay birkaç dakika sürer. Kovandan çıkmadan önce karınlarını balla doldurmaları
nedeniyle işçi arılar fazla uzaklaşamazlar. Ayrıca baş oğulun eski ana arısının
yaşlı olması, kanatlarının yıpranmış olması ve karnındaki yumurtalar nedeniyle
ağır olması sonucu ana arı kovandan fazla uzaklaşamaz, en yakın dal vb yere
konar. Ana arı ile birlikte çıkan işçi arıların karınlarının tok olması
nedeniyle tekrar eski kovanlarına dönmeleri söz konusu değildir, yeni kovanlarını
benimserler. Aç olarak çıkmaları halinde oğulu terk ederek eski kovanlarına
döndükleri tespit edilmiştir. Oğul veren kovan sakinleşir, kovan içi
işleri düzene sokar ve kovan dış kaynaklara yönelerek çalışmaya devam eder.
Oğul vermeye neden
olan faktörler;
-İlkbaharda arı
ailesinin çoğalma içgüdüsü nedeniyle çoğalmaları ve kovanda sıkışmaları,
-Genç arı miktarının
yaşlı arılardan fazla olması,
-Ana arının herhangi
bir nedenle sakat kalması, ölmesi, yaşlanması ve fazla sayıda dölsüz yumurta
bırakması,
-Kovanın küçük veya
içinin dar olması,
-Uçma deliğinin küçük
tutulması,
-Zamanında veya
gerektiğinde ballık ilave edilmemesi veya balların süzülerek alınmaması, bal
depo edilecek yerin olmaması,
-Ana arı ızgarası
konulması,
-Kovanın güneşte
tutulması,
-Arının ırkıdır.
Oğul vermenin engellenmesi:
Arıcılıkta asıl gaye
kovan başına verimin en yüksek seviyede tutulmasıdır. Bu amaçla kovanların arı
miktarını arttırmak ve bal mevsimine kuvvetli kovanlarla girmek gerekir. Arı
ailesi oğul nedeniyle parçalandığında kovan kuvvetten düşebilir, dolayısıyla
kovanlardan elde edilecek ürünler azalır. Ayrıca çıkan oğulların kaçmamaları
için arılıkta beklenilmesi, takip edilmesi, yerine yerleştirilmesi, bakımı ve
kontrolü zaman alıcı işlerdir ve işgücü kaybına neden olur. Modern arıcılıkta
tabii oğul kontrol altına alınmalı, ihtiyaç duyulursa suni oğul alma yoluna
gidilmelidir. Tabii oğula engel olmak için;
–Ana arı yüksüklerinin bozulması,
-Kuluçkalığın veya
kovanın iç hacminin genişletilmesi,
-Uçuş deliğini
büyüterek kovan içi havalandırmanın sağlanması,
-Kovanların gölgede
tutulması,
-Oğul verecek kuvvetli
kovan ile zayıf kovanın yerlerinin değiştirilmesi,
-Kuvvetli kovanların
bölünmesi yani suni oğul alınması,
-Uygun olmayan hava
şartları nedeniyle uzun süre kapalı kalan kovanlara şerbet verilmesi,
–Yaşlı ana arıların genç ana arılarla değiştirilmesi,
-Yavrulu peteklerin
azaltılması, yerine kabartılmamış temel petek konulması,
-Ballı peteklerin
sayısının azaltılması veya sık sık süzülerek bal depolama hacminin
arttırılması,
-Kovan girişine erkek
arı kapan konulması,
-Oğul vermeye temayülü
olmayan arı ırklarıyla çalışılması veya ıslah çalışmalarında oğul verme
kriterinin dikkate alınması, gibi yöntemler uygulanabilir. Yine de dikkat
edilmesi gereken konu, oğul vermesi engellenecek kovandaki ana arı
yüksüklerinin mutlaka ortadan kaldırılması gereklidir. Unutulan yüksüklerden
çıkacak yeni ana arılar kovanın oğul vermesine neden olur.
Suni oğul alınacak
yani bölünecek kovanlar, sadece oğul vermeye temayülü olan kovanlar değildir. Kuvvetli
kovanların bazen bölünerek hem oğul vermeye kalkışmasını engellemek hem de
kuvvetli 2 veya daha fazla kovan elde etmek mümkündür. Bu amaçla; kuvvetli
kovanın ana arısı bulunur, asıl kovanda bırakılır, daha sonra kovanın yavrulu
petekleri, ballı petekleri ve mevcut arısı eşit olarak bölünerek iki yeni kovan
oluşturulur. Dikkat edilmesi gereken noktalar; yeni kovana genç ana arı
verilmesi ya da yüksüklü peteklerin verilmesidir. Yüksüklü petek bulunamadığı
durumlarda yeni yumurtlanmış yumurtaların bulunduğu petekler verilerek işçi
arıların ana arı üretmeleri yoluna gidilebilir.
7.3. Erkek arılar
Erkek arılar
gelişimlerini 24 günde tamamlarlar. Larvalar yumurtadan 3 gün içinde çıkarlar,
işçi arılar gibi beslenen larvaların bulunduğu petek gözleri 10. günde
kapatılır, 24. günde ergin erkek arılar petek gözlerinden çıkmaya başlarlar.
İşçi arılardan daha iri ve tombul, ana arıdan daha kısa ve kalındırlar (Şekil
3). Yazın ortalama 54-59 gün yaşarlar. Bazen anasız kovanlarda kışladıkları
tespit edilmiştir. İğneleri yoktur, antenleri ve petek gözleri iyi gelişmiştir.
Polen sepetleri yoktur, balmumu salgılayamaz, petek yapamazlar. Bölgelere göre
bodat veya saka gibi isimlerle anılırlar.
Normal olarak erkek
arılar işçi arıların üretilmesini takip eden 6-8 haftalık süre içerisinde
görülürler. Bu dönem Nisan, Mayıs aylarıdır. Vücutları hiçbir iş yapmaya
elverişli değildir. Bazen yavrulu petekler üzerinde yavruları ısıtmak için
durdukları söylenirse de en önemli görevi çiftleşmektir. Çiftleşme işini en
güçlü olan erkek arı yapar. 2. günden itibaren işçi arılar tarafından
beslenirler, 5. günden sonra besleme işlemi azalır, yaşlandıkça kendi
kendilerine beslenirler. Bal mevsiminin sona ermesiyle birlikte kovan dışına
atılırlar, açlıktan ölürler. Bazen bal mevsimi devam ederken de dışarı
atıldıkları görülmüştür. Hiçbir iş yapmadan bol bol yiyecek tüketmeleri
nedeniyle teknik arıcılıkta erkek arıların görevi bittikten sonra kovandan
uzaklaştırılmaları gereklidir. Bu amaçla kovan uçma deliği önüne erkek arı
kapanı konulur ve erkek arıların kovanlara girmeleri engellenir.
Erkek arılar 4 günlük
olduklarında uçmaya başlarlar. Genellikle 6-8 günlükken ilk uçuşuna çıkar.
Uçuşa çıkmadan önce gözlerini ve antenlerini temizler. İlk uçuşunda fazla uzağa
gitmezler, kovan çevresinde dolaşırlar. Uçuş talimleri saat 14-16 arasında 6-15
dk süreyle yapılır. Çiftleşme uçuşu günde yarım saat ile bir saat kadar sürer.
Uçuş talimleri öncesi bir şey yemediği halde çiftleşme uçuşu öncesi karnını
doyurur. 12 günlük olunca cinsiyet organları gelişir. Kovandan 3-4 km
uzaklaşabilir, 10-16 km hızla uçabilir. Açık ve güneşli günlerde günde 4 defa,
bulutlu havalarda 1 defa uçuşa çıktığı, hava ısısının 15 °C’nin altında olduğu
zamanlarda uçuşa çıkmadığı tespit edilmiştir. Çiftleşme uçuşuna çıkmış erkek arı
ana arıyı havada yakalar, ana arı çiftleşme pozisyonunda ise çiftleşme
gerçekleşir, değilse 3-4 dk bu pozisyonda kalır ve daha sonra ayrılır. Ana arı
başka bir erkekle aynı pozisyona girer. Çiftleşme gerçekleştiğinde erkek arı
baş aşağı sarkar ve çiftleşme organını ana arıda bırakarak ayrılır ve ölür. Ana
arıda kalan erkek çiftleşme organı ritmik hareketlerle dışarı atılır,
atılamazsa kovandaki işçi arılar tarafından çıkarılır.
8. YER TESPİTİ
Arılar kendi
kovanlarının yerini mükemmel bir şekilde tespit ederler. Eski yerinden uzak
olan ve daha önce hiç gitmedikleri bir yere getirildiklerinde, kovandan çıkan
arılar hemen uçup gitmezler. Kovanın yerini tespit ve tanımak amacıyla kovanın
önünde ve üzerinde çok yavaş uçarlar, özellikle kovanın önünü ve uçuş deliğini
belirlemek amacıyla kovanın önünde uzun süre dolaşırlar, hatta havada sabit
kalarak uçarlar. Daha sonra çevreyi tanımak ve geri dönüşü sağlamak amacıyla
gittikleri yerin adeta fotoğrafını çekerler. Kovanın yerini bulmada kovanın ve
kendi ana arısının kokusunun önemli rol oynadığı bildirilmektedir.
Arılar oğul olarak
çıktıktan sonra yeni kovanlarının yerini tespit ihtiyacı duyarlar. Kovanda
yaklaşık 21 gün görev yaptıktan sonra kovan dışı göreve ilk defa çıkan genç
arılar da keşif uçuşu yaparlar, bu olayı ifade etmek için arıcılar kovan yavru
uçuruyor tabirini kullanırlar.
9. HABERLEŞME
İnsan gözünden uzak
kapalı bir ortamda süren koloni yaşamı, her zaman muammalı ve sihirli bir dünya
olarak düşünülmüş ve araştırıcıların dikkatini çekmiştir. Acaba böyle bir
ortamda veya açık havada fiziksel olarak bağımsız fakat fizyolojik olarak
birbirine bağımlı binlerce arı birlikte nasıl hareket edebiliyorlar? Koloni
işlevlerini uyumlu bir şekilde yerine getirebilmek için nasıl hareket
ediyorlar? Bal arıları toplumsal hayat yaşayan hayvanlardır. Toplumsal varlığın
vazgeçilmez temel ihtiyacı da etkili bir haberleşmedir. Haberleşme olmazsa bir
canlı yarı sosyal veya yalnızdır. Çünkü, basit işaretler bile olsa toplumsal
etkileşimler haber aktarılmasına ihtiyaç gösterirler. Bal arılarındaki
haberleşme, basit olarak algılanan cezbedici davranış uyarılarının
intra-spesifik aktarılmasına veya uyarıyı alan bireylerdeki fizyolojik
cevapları ifade eder. Arılar haberleri insanlardaki gibi zeka, akıl veya
farkına varma yoluyla kavrayıp anlayamazlar. Bal arılarında koku alma duyusu
büyük önem taşımaktadır.
Arıların birbirlerine
bilgi aktarımı veya haberleşme amacıyla kullandıkları yöntemler; koku yayma,
arı dansı, dokunma ve ses çıkarmadır. Kovana gelen yabancı bir arıyı kokusundan
tanırlar, buldukları nektar kaynaklarının yerini ve uzaklığını dans ederek
gösterirler, arının hangi çiçekten polen getirdiğini antenleriyle dokunarak
tespit ederler ve ana arı sesiyle propaganda yaparak taraftarlarını toplar ve
oğul çıkarır. Bazı haberleşme yollarından daha önceki konularda bahsedilmişti.
Bu bölümde koku ve dans konuları ele alınacaktır.
9.1. Feromonlar
Feromon kelimesinin kökü yunanca olup, pherine (taşıma) ve hormon
(stimüle etme, uyarma, teşvik etme) kelimelerinin birleşmesinden meydana
gelmiştir. 1959 yılında Carlson ve Butemant tarafından önce ektohormon olarak
adlandırılan maddeler ilk kez feromon adı altında ele alınmışlardır. Koloni
içerisinde haberleşmenin esas aracı feromonlardır. Feromonlar haber taşıyan,
biyolojik olarak aktif maddeler olup bireyin vücudundan havaya bırakılırlar.
Arılar bir kimyasal uyarı koduyla bu maddeler aracılığıyla haberleşirler. Aynı
türün diğer bireyleri tarafından alındığında, alan bireyin davranış ve
fizyolojisinde değişiklikler meydana getirerek belli bir reaksiyon hasıl
ederler. Bezsel salgı olduklarından hormonlara benzerler fakat gerçek anlamda
hormon değildirler. Salınmaları ve işlevleri tümüyle farklıdır. Koloni
bireylerinin çalışmaları, gittikçe artan ve değişen koloni ihtiyaçlarıyla
yakından ilgilidir. Koloni bireylerinin davranışlarının çoğu koloni
bireylerinin larva ve ergin devrelerinde çıkarmış oldukları feromonlar
tarafından düzenlenir. Örneğin, işçi arı meydana getirecek larvaların çıkarmış
oldukları feromonlar çiçek tozu toplamayı teşvik eder, işçi arıların
yumurtalıklarının gelişmesini önler, işçi arı gözlerinin yapımını, temizlenip
cilalanmasını, yavru yetiştirmeyi, yiyecek toplamayı, bal ve çiçek tozu
depolanmasını teşvik eder.
Feromonlar arılar
arasında hava, fiziksel temas ve yiyecek alış verişi yoluyla aktarılırlar. Bal
arılarında feromonlar, Mandibular, Nasanov ve Kozhevnikov bezleri tarafından
salgılanırlar. Ana arı feromonları, çiftleşme feromonları, alarm feromonu, iz işaretleyici (nasanov) feromonlar başta olmak
üzere bal arılarında 31 farklı feromon tespit edilmiştir.
9.1.1. İz işaretleyici
feromonlar:
İşçi arıların 6. ve 7.
karın segmentleri altında yerleşmiş ve tek epidermal bezsel hücrelerin bir
araya gelmesinden oluşan Nasanov bezinden salgılanır. Her hücrenin kanalı
dışarıya açılır. Feromonun kokusu, geraniol, genarik asit, sitral ve nerolik
asit içerir. Yiyecek kaynağı keşfedildikten sonra kovanlarına geri dönen arılar
tarafından bırakılırlar. İzlenen yol daha sonra aynı türün diğer bireyleri tarafından
kullanılarak kaynak bulunur. Bu feromon kovan içinde bırakılmaz. Ayrıca
oğuldaki kılavuz arıların çıkarmış oldukları iz işaretleyici feromonlar ise
oğula yol gösterir. Kılavuz arılar yuva yeri olmaya uygun bir yer
bulduklarında, yaptıkları danslarla yerin uzaklığını ve yönünü tayin ederler.
9.1.2. Ana arı
feromonları
Bir kovandaki
çalışmaların düzenli yürümesinde ana arının kovan içinde bıraktığı feromonların
büyük önemi vardır. Kovan içerisinde devamlı olarak hissedilmesi gereken bu
feromonların varlığı, işçi arıların yumurtalıklarının gelişmesini dolayısıyla
yalancı ana oluşumunu ve yeni bir ana arı yetiştirilmesini engeller. Çeşitli
nedenlerle kovan içinde ana arının ulaşamadığı bölgelerdeki iş düzeni bozulur,
ana arının olmadığını zanneden işçi arılar ana arı üretimine başlarlar.
9.1.3. Çiftleşme
feromonları
Ana arının salgıladığı
çiftleşme feromonları, çiftleşme uçuşu esnasında erkek arıları cezbeder,
feromon yoğunluğunu izleyen erkek arılar ana arıya ulaşır ve onunla
çiftleşirler. Kovan içinde çiftleşmeyi önler, açık havada belirli bir
yükseklikte ise çiftleşmeyi teşvik eder. Erkek arılar kovan içinde ana arının
varlığına değer vermezler. Açık havada ise ana arının 12 m yüksekliğe çıkınca
bıraktığı feromon erkek arıları cezbeder.
9.1.4. Alarm
feromonları
Kovanın savunması ile
ilgili bir işçi arı rahatsız edildiğinde veya kovan için tehlikeli bir durum
sezdiğinde abdomenini kaldırarak iğne çemberini açar, iğnesinin ucundan bir
damla arı zehiri salgılar. Kanatlarını hızlı hızlı yelpazeleyerek alarm
feromonlarının çevreye yayılmasını sağlar. Önemli bir alarm feromonu olan
2-heptanon adlı bileşik işçi arıların mandibular bezlerinden salgılanır. Ana
arılar ve erkek arılar 2-heptanonu salgılayamazlar. Kovan içine giren yağmacı
ve yabancı arılar 2-heptanon ile işaretlenir. Çiçekler üzerine sürülen 2-heptanon arıların bu çiçeklere
yaklaşmasını önlemektedir. Arıların nektarı alınmış çiçekleri bu madde ile
işaretleyerek diğer arıların uğramasını engelledikleri sanılmaktadır.
Bal arıları herhangi
bir yerde yürüdükleri zaman diğer arıları da cezbeden ayak izi feromonu denilen
bazı kimyasal maddelerle burayı işaretleyebilirler. Ayak izi feromonlarının
vücudun neresinden salgılandığı kesin bilinmemekle beraber arıların ayakları ve
karın ucu ile bulunduğu yüzeye yayıldığı sanılmaktadır.
9.1.5. Feromonların
uygulamadaki önemi
1. Çıkan oğullar boş
kovanlara veya istenilen alçak yerlere kolayca çekilebilirler. Özellikle
tropikal bölgelerde göçer arı kolonilerinin kovanlara alınması olanağı
sağlanır. Ayrıca Afrika arıları bu sayede yakalanarak
analarının imha edilmesi ve bu arıların zararlarının önlenmesi olanağı
doğmaktadır.
2. Arılar gıda işleyen
fabrikalardan çiçekli bitki ıslahı yapılan seralardan uzak tutulabilirler.
3. Ana arıların
kokuları maskelenerek başka kovanlara kolayca verilebilirler, böylece
çiftleşmiş ve çiftleşmemiş ana arıları güvenilir bir şekilde kabul ettirme
olanağı vardır. Yapay oğulların veya kolonilerin
birleştirilmeleri de problem olmaktan çıkacaktır.
4. Yapay cezbediciler
(feromon) katılan yemlerin ve şurubun kovan içindeki tüketimi artar. Dışarıdan
bal özü ve çiçek tozu toplamayı teşvik eder. Koloni gelişmesini hızlandırır.
Hem etkili bir tozlaşma sağlar hem de bal üretimini artırır.
5. Kaynak seçmede
titiz davranan arıların ziyaret etmeye pek istekli olmadıkları kaynakları yapay
cezbedicilerle kokulandırılarak hem etkin bir tozlaşma hem de arıların bu
kaynaklardan yararlanmaları sağlanır.
6. Tarımsal ilaçların
kullanılması sonucu tozlaşmada etkili böcekler ortadan kalkar. Yapay
cezbediciler kullanılarak bu olumsuzluk ortadan kaldırılabilir.
9.2. Arı dansı
Arılarda oldukça
ilginç bir haberleşme sistemi kullanılır. Herhangi bir yerde yararlanılabilecek
bir besin kaynağı bulan arılar, kovana döndüklerinde “arı dansı” denilen özel birtakım hareketlerle kaynağın yerini ve uzaklığını diğer
arılara bildirirler (Şekil 4). Arıların haberleşmede kullandıkları bu yöntem
Alman Karl Von Frisch tarafından tespit edilerek arıcılık dünyasına
sunulmuştur. Arıların kullandıkları başlıca danslar şunlardır; dairesel dans, orak yada yarım ay şeklindeki dans, dairesel danstan
kuyruk sallama dansına geçiş, kuyruk sallama dansı ve sürüklenme dansı.
Arılar tarafından
yapılan dansların türü ve hızının özel bir anlamı vardır. Arı yaptığı dansın
türü ve sayısıyla kaynağın hangi yönde, ne kadar uzaklıkta ve ne ölçüde zengin
olduğunu anlatabilmekte ve yapılan dansı izleyerek gerekli mesajı alan diğer
arılar, bazen kovandan kilometrelerce uzaktaki bu kaynağı kolaylıkla
bulabilmektedirler.
Arıların yaptıkları
danslardan en önemli 2 tanesi dairesel dans (dönme dansı) ve
kuyruk sallama dansıdır. Bulunan kaynak 100 m’den daha yakın olduğu zaman
dairesel dans, 100 m’den uzak olduğu zaman ise kuyruk sallama dansı kullanılır.
Bu danslar haricinde arıların alarm dansı, temizlik dansı vb. danslar da
mevcuttur.
Yapılan dansı izleyen
arılar ne kadar fazla ve dikkatle dansı izlerlerse mesajı o kadar iyi
algılarlar ve kaynağı kolaylıkla bulurlar. Kaynağı bulamayan arılar kovana
dönerek kaynağa gidip gelen arıları izleyerek sonuca ulaşırlar. Dairesel dans
ve kuyruk sallama dansı az bir değişiklikle değişik kaynaklar için
kullanılabilmektedir (nektar, su veya propolis). Eğer yapılan dans, hangi besin
maddesi için yapıldığını kesin olarak tanımlamıyorsa, dansı izleyen arılar
kaynağın türünü dans eden arıyı koklayarak anlamaya çalışırlar. Tanımlanmaya
çalışılan kaynak 5 m içerisindeki bir alanda ise sürüklenme dansı, 8-10 m
arasında ise orak dansı uygulanır. 10 m ile 100 m arasındaki kaynaklar için ise
orak dansı ile kuyruk sallama dansı arasındaki geçiş dansları kullanılır. Geçiş
dansları arasındaki açı daraldıkça kaynağın uzaklığı 100 m’ye kadar daha yakın
demektir.
9.2.1. Dairesel dans:
Dairesel dans kovana
uzaklığı 100 m yarıçaplı bir daire içerisinde olan besin kaynaklarının yerini
tanımlamada kullanılan oldukça hızlı ve ani hareketlerle yapılan bir danstır.
Dairesel dans petek üzerinde çok dar bir alanda yapılır. Dans eden arı petek
üzerinde ara sıra dans yerini değiştirir ve genellikle kendisini izleyen 1-6
kadar işçi arı vardır. İzleyici arılar antenleriyle dansçıya dokunarak dansı
uygulamaya çalışırlarsa da hiç bir zaman aynısını yapamazlar. Dairesel dans
daha çok kovanın 100 m etrafındaki nektar kaynaklarının varlığını bildirmek
için kullanılır. Fakat uzaklık ile yönü tanımlamaz. İzleyici arılar kaynağın
cinsini dansçıyı antenleri ile yoklamak suretiyle üzerine bulaşık materyalden
anlarlar.
9.2.2. Kuyruk sallama
dansı:
Kovana uzaklığı 100
m’den daha fazla olan kaynakları tanımlamak için kuyruk sallama dansı
kullanılır. Kuyruk sallama dansı ile yön ve uzaklık da tanımlanır. Tanımı
yapılan kaynak güneş yönünde olduğu zaman arılar çerçeve üzerinde baş yukarı
olarak, kaynak ters tarafta ise baş aşağı olarak dans ederler.Arı dans ederken çeşitli açılar oluşturarak
kaynağın güneşe göre kovanın ne tarafına düştüğünü ayrıntılı olarak anlatır
(Şekil 5).
Kaynağın kovana olan
uzaklığı da hareketlerin sıklığı ile anlatılır. 15 saniye içerisinde yapılan
dans sayısı 100 m civarındaki bir kaynak için 9-10 adet iken, 600 m uzaklıktaki
bir kaynak için 7, 1000 m uzaklıktaki bir kaynak için 4, 6000 m uzaklıktaki bir
kaynak için ise 2 adettir. Arı bu dansta bir yana doğru yarım daire çizer sonra
ani keskin bir dönüş yaparak başlama noktasına doğru düzgün bir hat üzerinde
koşar ve ters yönde bir yarım daire çizer. Böylece tam bir daireyi tamamlamış
olur. Ardından arı tekrar düz bir hat üzerinde başlangıçtaki düz hattı
izleyerek başlangıç noktasına ulaşıncaya kadar hızla koşar.
Dansın düz hat
bölümünde arı koşarken vücuduyla bir yandan kuvvetli titreme hareketleri yapar.
Titreme hareketleri esnasında 250 Hertz’lik düşük frekansta ses titreşimleri
meydana getirir. Bu sesleri insan kulağı duyamaz. Ses titreşimlerinin sayısı
bilinen yiyecek kaynağının uzaklığı ile yakından ilişkilidir. Uzaklık
bildirmenin muhtemel başka bir vasıtası da dans bölümlerindeki arıları cezbeden
zamandır. Farklı uzaklıklarda yiyecek toplayan arıların her 15 saniyede düz
koşma sayıları ölçülmüş ve bu sayıların uzaklıkla ilişkili olduğu tespit
edilmiştir (Tablo 3).
Tablo 3. Yiyecek
toplayan arıların her 15 sn’de düz koşma
ve kuyruk sallama
dansını yapma süresi.
Uzaklık, m
|
Her 15 sn’de Düz
Koşma Sayısı
|
100
|
9-10
|
600
|
7
|
1000
|
4
|
6000
|
2
|
Uzaklık, m
|
Bir Kuyruk Sallama
Dansını Yapma Süresi,sn
|
200
|
2.1
|
500
|
2.5
|
1000
|
3.3
|
2000
|
3.8
|
3500
|
5.6
|
4500
|
6.3
|
Bu haberleşme
sırasında kovandaki arılara aktarılan başka bilgiler de mevcuttur. Bunlar;
a. Haberleşme
faaliyeti esnasında diğer bir haberleşme kaynağı da çiçeklerin hoş cezbedici
kokularıdır. Yiyecek toplayan arılar çiçekte çalışırken çiçeğin kokusu tüylerle
kaplı vücuda siner. Arı bu kokuyu da kovana taşır. Arılar dans boyunca bu güzel
kokuları algılamak için bol zaman bulurlar. Tarlada yiyecek kaynağını
araştırırken bu kokuyu seçerek cevap verirler. Bu tip haberleşmenin belki
danstan daha önemli olabileceği öne sürülmektedir.
b. Bal özündeki koku
da aynı derecede önemlidir. Kovana geri dönen yiyecek toplayan arılardan,
yiyecek toplayacak arılara geçen bal özünün kokusunda da haberleşme ile ilgili
bilgiler vardır. Belki de bu mekanizma arıların yüksek şeker içeren yiyecek
kaynaklarına uçmalarını sağlamaktadır.
c. Arılar kokulara
karşı aşırı derecede duyarlıdırlar. İşçi arılar özellikle bir karışım
içerisinde tek kokuyu ve aynı kokuyu değişik oranlarda içeren karışımları
birbirinden ayırt etmede üstün bir yeteneğe sahiptirler. Kokuları insanlardan
10-100 kat daha fazla bir duyarlılıkla algılarlar. Örneğin, arılar izobütil
benzoat ve amil salisilat gibi birbirine çok benzeyen kokuları ayırt
edebildikleri halde insanlar ayırt edemezler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)