25 Kasım 2013 Pazartesi

erol kocatepe yalova arıcılar birlik bşk

23 Kasım 2013 Cumartesi

Arının Yavru Uçurması

Merhaba Arkadaşlar Acıbadem'de bulunan bu senenin karnıyol arısının yavrusunun uçuş videosu

Üçel Şekeri İle Arının Beslenmesi

İyi Akşamlar Arkadaşlar üçel şekeri ile arınızı kışın hem açlıktan korursunuz hem de kovanın içinde olan nemi almış olursunuz. Yalnız üçel şekerini verirken şuna dikkat etmeniz gerekir. Bilhassa arının hangi çıtalara salgım yaptığını görerek o çıtalar üzerine üçel şekerini koyarak arının salkımını bozmadan şekerini rahatca tüketir ve arınız güçlü bir şekilde bahara çıkar. Benim denemelerimde bunu yaşadım gördüm o yüzden bu yazıyı ve videoyu paylaşmak istedim. Bölge bölge farklılık gösterebilir. Bilhassa soğuk bölgeler için daha uygundur.

22 Kasım 2013 Cuma

ARI IRKLARI Bütün canlılarda olduğu gibi arılar da zaman içinde yaşadıkları coğrafi bölgenin şartlarına uyum göstererek değişik ırk özellikleri kazanmışlardır. Arı ırkları hırçınlık, çalışkanlık, hastalıklara dayanıklılık gibi değişik özellikler gösterirler. Arı ırkları; büyüklük, renk, dil uzunluğu, vücudun kıl örtüsü, balmumu bezlerinin şekil ve büyüklüğü, kanat damar yapısı ve kanat büyüklüğü gibi morfolojik özelliklerle birbirlerinden ayrılırlar. Bugüne kadar yapılan taksonomik çalışmalarda dünyada 24 arı ırkı kesin olarak tanımlanmıştır. Bunlardan ancak bazıları ekonomik öneme sahip olup ekolojik şartların elverdiği her yerde yetiştirilirler. Ekonomik değer taşıyan arı ırkları içinde İtalyan, Kafkas ve Karniyol ilk sıralarda yer alırlar. Üstün arı ırkından beklenen özellikler şunlardır: - İnsana yakın ve uysal olması. - Uçuş uzaklığının uzun olması. - Daha fazla bal ve polen toplayacak fiziki özelliklere sahip olması. - Kovanlarını temiz tutması ve hastalıklara karşı dayanıklı olması. - Coğrafya ve iklim şartlarına dayanıklı olması. - Hortum uzunluklarının fazla olması. - Ana arıların yumurtlama yeteneklerinin yüksek olması.- Oğul eğilimlerinin düşük olması. KARNİOL KARNİOL Karniol Arıları: (Apis mellifera carnica), ince yapılı ve uzun dillidir. Kısa ve sık bir kıl örtüsüne sahiptirler. Gri arılar da denilen Karniol arısının kitini çok koyu renktedir ve genellikle 2. ve 3. halkalar üzerinde kahverengi noktalar, bazen de kahverengi çizgiler vardır. En sakin ve uysal arı ırkıdır. Yavru üretme kabiliyetleri çok iyidir. Küçük aileler halinde kışladıklarından yiyecek tüketimleri azdır. Polen miktarı yeterli olduğu sürece yavru büyütme uzun süre devam eder. Sonbaharda ailenin nüfusu süratle azalır.Çok sert iklim şartlarında bile kışlama yetenekleri iyidir. Oğul verme eğilimleri yüksektir. Yön tayin etme ve kovanlarını bulma duyguları kuvvetlidir. Yağmacılığa karşı meyilli değildirler. Çok az propolis kullanırlar ve bu yüzden yavru hastalıklarına karşı çok hassastırlar. Çevre şartları değişikliklerine uyma kabiliyetleri yüksektir. KAFKAS KAFKAS Kafkas Arısı: (Apis mellifera caucasica) Çok uysal,çalışkan ve şiddetli soğuğa dirençli olma gibi üstün ırk özellikleri vardır. Hortumları diğer arı cinslerinden uzundur. Sık sık oğul verme eğilimine girmemeleri bu ırkın üstün nitelikleri arasındadır. Yavru verimleri yüksektir ve kuvvetli aileler meydana getirirler. En kuvvetli oldukları devre yaz ortasıdır. İTALYAN İTALYAN İtalyan Arısı: (Apis mellifera ligustica) Eskiden beri üstün özelliklerini koruyan üstün bir arı ırkıdır. Asıl yurdu Kuzey İtalya'dır. İtalyan arıları çok çalışkan ve uysaldırlar. A
ANA ARI ÜRETİM YÖNTEMLERİ ANA ARI ÜRETİM YÖNTEMLERİ: Bal arıları, kovan içi ve dışında gelişen ve kendilerini zorlayan koşulların etkisi ile doğal olarak ana arı yüksükleri yaparak yeni ana veya ana arıları yetiştirirler.Ana arı üretiminde çeşitli nedenlerle yaptıkları bu yüksükler kullanılabileceği gibi, koloniler doğal yüksük yapmaya zorlanabilir.Teknik arıcılıkta arzu edilmemesine rağmen halen ülkemizde koloniler ana arı ihtiyacını tamamen bu yolla karşılamaktadırlar. DOĞAL YOLLA ANA ARI ÜRETİM YÖNTEMi: Ana arısını çeşitli nedenlerle kaybetmiş koloni, yeni bir ana arı üretebilir. Eğer koloni ana arısını yeni kaybetmişse işçi arılar larvaların bulunduğu petek gözünden bir veya bir kaçını genişleterek örmeye başlarlar.16 gün sonra bu gözlerden ana arı yetişerek çıkar.Arıcı bunlardan yararlanarak ana arıları değiştirir. Bir kovanın en önemli farkı ana arıdır. Ana arı genç, sağlıklı, iyi çiftleşmiş ve üstün vasıflı olması arıcılıkta ve her çeşit arı ürünü üretiminin de artmasında en önemli etkendir.Ana arı üretimi ve satışı özel bir arıcılık dalı olarak geliştirilmektedir. Ana arısı kaybolan koloniler derhal yeni bir ana arı yapmazlarsa veya yapıldığı halde başarısızlıkla sonuçlanırsa kovanda yeni bir larva bulunmadığından ikinci bir üretim söz konusu olmaz ve koloni gücünü kaybederek kısa sürede söner. Böyle durumlarda üreticilerce yumurtalı çerçevelerin verilmesi ile ana arı üretimi yeniden başlatılabilir.Ancak gerek larva döneminde ve gerekse yetiştikten sonra ana arının beslenmesini sağlayan arı sütünün salgılanması için 15 günden az yaşamış genç işçi arıların bulunması gerekir. Ana arısı verimsiz veya sakat olan kolonilerde ana arı üretimi gerekli faktörler bulunduğu için daha kolay yürütülen bir işlemdir.Ana arı üretimi gerçekleştikten sonra eski ana arı bir grup arı ile kovanı terk eder. Buna baş oğul denir.Koloninin zayıf kaldığı durumlarda ise oğul vermeye izin verilmez ve ana arı öldürülür.Arı yetiştiricileri kendi gereksinimlerini karşılamak amacıyla koloninin doğal ana arı üretme özelliğinden yararlanarak küçük çapta bir ana arı yetiştiriciliği uygularlar.Genel olarak uygulamada güçlü bir koloninin ana arısı alınır ve kovanda ana arı yüksükleri yaptırılır.Krizalit dönemine geçişten sonra çerçevelerden kesilen bu yüksükler ya doğrudan anasız kovanlara veya çiftleştirme kovanlarının her birine birer yüksük olmak üzere yapıştırılır. YUMURTALI ÇERÇEVE VERMEK: Petek gözlerinde günlük yumurta bulunan bir çerçeve anasız kovana verilerek, anasız kovan analandırılır. Bu şekilde verilen petekler işçi arılar tarafından birkaç tane işçi arı gözü çevrilir ve ana arı verilir. Bu yolla analandırmada çerçeve verildikten sonra koloniye şurupla veya çiçekle beslemek ve de fazla rahatsız etmemek gerekir. Çerçeveyi arılığın en çalışkan, kuvvetli ve genç anaya sahip kovanından almak, çok iyi sonuç verir.Bu verilen yumurtaların 24 saati geçmemesi gerekir.Arıya yardım olsun diye bazı petek gözlerinin etrafını açmak ana arı memesi yapmasını kolaylaştırır.Bu şekilde elde edilecek arıların meydana gelecek işçi arı neslinin, nektar veya polen toplamaya başlaması için 65 günlük bir süre gerektiği unutulmamalıdır. ANA ARI GÖZÜ VERMEK: Bu yöntemle daha kısa sürede analandırılabilir.Kapalı ana arı gözü derince bir petek parçası ile birlikte keskin bir bıçakla petek üzerinden kesilir.Bu göz derhal anasız koloninin çerçevelerinin orta kısmına, üst tarafa gelecek şekilde yapıştırılır. Şuruplama yapılır ve koloni fazla rahatsız edilmez.Gözler kesilerek veya çerçeveyle verilir. Kesilecek gözleri seçerken, irice ve ana arısı yakında çıkacak durumda olanların seçilmesine özen gösterilmelidir.Gözlerin uç kısmı koyu kahverengi veya kırmızımtırak renkte olması gözlerden çıkacağını gösteriyor.Koloniyi analandırmak için iki çeşit yöntem vardır.Bunlar; 1.Oğul vermek için hazırlanmış gözler. 2.Ana arı yenilemek için hazırlanmış gözler. 3.Anasız kolonilerden yapılan yüksüklerden yararlanma. OĞUL VERMEK İÇİN HAZIRLANMIŞ GÖZLERDEN YARARLANMA: Koloninin çoğalma içgüdüsü oluşturduğu, ana arının gözleri çıkışa birkaç gün kala diplerinden kesilerek bulundukları çerçeveden alınırlar.Bunların her biri analandırılacak kolonilere verilir.Kesilen gözler yavrulu çerçeveler üzerinde sırlanmış ya da sırlanması yakın olan yavru gözleri üzerine tutulması, ananın kabul ihtimalini arttırır.Oğul verme mevsiminde, oğul vermeye hazırlanan koloninin yoğunluğu ve yavru miktarı çok yüksektir.Bu koloniler bol miktarda nektar ve polen taşımaktadırlar.Oğul döneminde koşullar genellikle çok fazla miktarda arısütü üretimine uygun olduğu için ana arı olarak yetişerek larva çıkıştan itibaren yeterli bir beslenmeye alınırlar.Koloniye verildikten sonra çıkışını terkibinden döllenmeye ve yumurtlamaya başlayıncaya kadar takip edilir. KOLONİ ANASINI YENİLEMEK İÇİN HAZIRLAMIŞ OLDUĞU GÖZLERDEN YARARLANMA: Arılar doğal olarak yaşlanan ana arılarını yenilemek için kovanda ana arı memeleri yaparlar. Bunlar oğul vermek üzere yapılan memelerden kolaylıkla ayırt edilir.Çünkü,oğul vermek üzere oluşturulan memeler petek üzerine uzanmış olup, sayıları 1,30 kadardır.Ana yenilemek için yapılmış olan memeler ise petek kenarlarında yer almakta olup 1-5 kadardır. Ana yenilememeleri kovandan çıkarılması, koloninin sık sık ana arı memesi yapmasına neden olur. Bu aktivite, koloni yeter kuvvete, kaldığı sürece, yeni ana yumurtlayıncaya kadar sürer. Eğer koloni kuvvetli ve polen, nektar durumu elverişli ise, bir koloniden, bir kaç günde olgunlaşmış ana arı gözü alınabilir. Bütün gözleri çıkartacak olursak koloni, yeni ana gözü yapmaya devam eder. Yaşlı ana bu gözleri imha etmez. Yeni çıkmış ana bütün gözleri gözden çıktıktan sonra imha eder. Ana arı gözünün yapımında belli bir gün sonra gözden çıkmaya başlar. İlk çıkan ana diğer anaların çıkmasına izin vermez. Bunun için ilk olan gözler alınarak diğer gözlerin çıkmasına izin verir. ANASIZ KOLONİLERDE YAPILAN YÜKSÜKLERDEN YARARLANMA: Ölüm veya kaybolma gibi çeşitli nedenlerle bazen bir koloni anasız kalabilir.Ayrıca verimsiz, yaşlı veya sakat bir ana arı arıcı tarafından alınarak anasız bırakılır.Ya da anasız yapay oğullar oluşturulur.Arılar anasız olduklarını anlar anlamaz mevcut arı gözlerindeki yavrulardan veya larvalardan yararlanarak ana arı yüksükleri üretirler.Veya genç larvalı transfer yapılır, petekler verilir. Ana arı üretmek için doğal yüksüklerin kullanılması yetiştirici kolonilerin uzun bir süre anasız kalmalarına yol açar.Ana arı üretimi kontrollü yapılmalıdır. KOVANDA ANA ARI HÜCRELERİNİN GELİŞTİRİLMESİ: KOVANDA DOĞAL ANA ARI HÜCRELERİNİN GELİŞTİRİLMESİ: Ana arının salgı bezlerinden salgıladığı ana arı feromonu denilen ve yeni bir ana arının üretilmesini önleyen maddeye rağmen kovanda bazı işçi arılar ana arı hücresi yaparlar.Bu olay, ana arının sindirme ve kontrol çalışmalarının koloni fonksiyonları üzerindeki önemli etkiye sahip olmasına rağmen işçi arıların bireysel girişimleri ile ile ana arı yetiştirmek amacıyla seçtikleri larvaları özel beslemeleri olayıdır.Kontrol etkisine sahip salgı,ana arının diğer fizyolojik fonksiyonları ile bir korelasyon halinde etkisini gösterir.İşçi arıların ana arı yapma isteği kısa süreler dışında tamamen bastırılarak yok edilemez.Dolayısıyla ana arı hücresi yapımı beklenilmeyen durum değildir. Doğal olarak kolonide ana arı hücresi geliştirildiği 3 hal durumunda görülür:Oğul mevsiminde oğul verme isteği hali;veya herhangi bir nedenle ana arının kaybı ve ana arının başarısızlığa uğraması halleridir.Bunlar:Oğul içgüdüsü(1);Ana arı değiştirme iç güdüsü(2);ve acil ihtiyaç veya yaşamsal içgüdü(3)dür. OĞUL İÇGÜDÜSÜ: Ana arının fonksiyonları çok iyi olduğu halde, koloni populasyonunun çok artması canlı materyalin kontrolünde bazı aksamalara yol açar. Koloni populasyonunda ki bu artış, oğul verme içgüdüsünün harekete geçmesiyle oğul mevsimi boyunca peteklerin alt kenarlarında ana arı hücresi yapılarak geliştirilmesine neden olur. Ana arı hücrelerinin yapılmasında, ana arının yaşlı olması ve oğul verme içgüdüsü hazırlayıcı nedenlerdir.Oğul mevsiminde ana arı temel yüksüğü şeklinde geliştirilen oluşumlara yaşlı ana arıların yumurta bıraktığıda görülebilir.Kısa süre sonra bu temeller üzerinde ana arı hücrelerinin şekillendiği ve büyütüldüğü bilinir.Oğul mevsiminde geliştirilen ana arı hücrelerinin sayısı koloninin gücüne ve soy karakterine göre değişir. ANA ARI DEĞİŞTİRME İÇGÜDÜSÜ: Ana arının yaşlanmasını, fizyolojik fonksiyonlarının zayıflamaya başlaması veya ana arının hafifçe yaralanması gibi bir nedenle strese girmesi halinde; kolonide ana arıyı değiştirme yönünde faaliyet başlar. Ana arıyı değiştirmek amacıyla geliştirilen ana arı hücreleinin sayısı oğul verme içgüdüsüyle yapılan hücrelerden daha azdır.Hücrelerin geliştirildiği yerler bakımından da farklılıklar vardır.Oğul verme amacıyla peteğin alt kenarlarında ve çok sayıda hücre geliştirildiği halde ana arı değiştirilmek üzere geliştirilen hücreler daha az sayıda ve peteğin genellikle yan yüzlerindedir. ACİL İHTİYAÇ İÇGÜDÜSÜ: Yaşamsal içgüdü ile arılar, ana arının kaybı veya sakatlanması hallerinde acil ihtiyaçtan ana arı hücreleri geliştirirler.Kontrol mekanizmasının gerektiği gibi yapılmadığı bazı kovanlarda veya ana arının yerinin değiştirildiği kovanlarda arıların içgüdüsel olarak ana arı hücreleri geliştirdiği görülür. Bu acil ihtiyaç hücreleri için önceden bir hazırlık olmaması nedeniyle daha çok peteğin yan yüzlerinde bulunan genç larvalardan ana arı hücreleri geliştirilir.Larva etrafındaki petek gözü genişletilerek hücre temeli oluşturulur, larva özel beslemeye alınır ve ana arı yetiştirilir.Hemen hemen bütün arcıların uyguladığı, ilkbaharda 8-10 çerçeveye gelmiş kolonileri iki veya üçe bölerek arı çoğaltma yoluna başvurmaları ve yapılan bu ana arısız bölmelerin kendi başına ana arılar geliştirmesi, koloninin acil ihtiyaç içgüdüsü ile ana arı hücresi geliştirmesine bir örnek teşkil eder. DOĞAL OLARAK YETİŞEN ANA ARILARIN KALİTESİ: Doğal oğul verme eğilimi sonucu geliştirilen hücrelerden çıkan ana arılar çok iyi kalitelidir. Çünkü koloni populasyonu çoğalarak doğrudan bu konuda üretim çabasına girmiştir. Ayrıca oğul mevsiminde erkek arılar çoğalmış; polen ve nektar akışı bol, oğul vermek için genel şartlar çok uygun haldedir. Buna rağmen doğal olarak ana arı yetiştirme, istenmeyen bir yöntemdir. Çünkü bu yolla yetiştirilen ana arıların kullanılması ilerde oluşan kolonilerde oğul verme eğiliminin artmasına neden olmaktadır. Oğul verme eğilimi artan koloniler yeteri kadar güçlenmeden oğul verme hazırlığına başlamaktadır. Ayrıca doğal olarak ana arıların yetişme sürecinde kolonide ana arının yumurtlamayı kesmesi sonucu çoğalmanın durması ve ürün kayıplarına neden olmaktadır. Doğal içgüdüsel olarak veya ana arı değiştirme amacına yönelik olarak geliştirilen ana arı hücrelerinden çıkan ana arılarda kolonide önceden tasarlanması nedeniyle iyi kalitelidir. Bunun yanında koloninin içine düştüğü bir olumsuz koşuldan kurtulmak için acil ihtiyaçtan çok değişik yaşlardaki larvalarda geliştirilen ana arı hücrelerinden çıkan ana arılar ise kalitesizdir. Ana aırnın kaybedilmesi, yerinin değiştirilmesi veya kazaya uğraması gibi acil hallerde doğal olarak geliştirilen ana arı hücrelerinden çıkan ana arılar iyi kalitede değildir. Çünkü bu hücrelerin geliştirilmesinde başlangıç materyali olan larvalar çok değişik yaşlardadır. Bunun iyi bilinmesi sonucu arıların büyük bir bölümü bu yolla yetişen ana arıları kullanmaktadır. Bu durumda çok değişik yaşlardan larvalar ana arı olmak üzere beslemeye alınarak ana arı hücreleri geliştirilmektedir. Bu yolla yetişen ana arılar kesinlikle kullanılmamalıdır. SELEKSİYON VE DAMIZLIK SEÇİMİ: Planlı bir ana arı yetiştirme programında ana arılar, kesinlikle yeni yetişen ana arıların yumurta ve larvalarından üretilmemelidir. Ana arı kovanın anasıdır ve sahip olduğu kalıtsal özelliklerini kolonisine aktarır.Çiftleşme sırasında erkek arılardan kazandığı özellikleride kendi özellikleri ile kombine ederek işçi arılara verir. Bir bütün olarak koloninin performansı, ana arısı ile çiftleştiği erkek arıların genetik yapısına bağlıdır. İşçi arıların kalıtsal özellikleri arıcıya koloninin değeri olarak yansır.Kendi ana arısını doğal olarak üreten arıcının üretim programında, yeniden analandıracağı kovanlar için ürün üretme potansiyeli yüksek olan kovanlardan ana arı yetiştirmek olmalıdır. Ana arı üretim materyalinde ekstradan küçük bir seleksiyon yapmak meydana gelecek yeni kolonilerin performansında çok şey kazandıracaktır. Kolonilerine verim kayıtlarına sahip arıcı bu seleksiyonu ustalıkla yapar. Arıcılar genelde bal verimi ile ilgilenirler. Bal verimi kolayca tespit edilebilir. Fakat bunun yanında gerçek anlamda damızlık seçiminde ölçülebilen ana arının yumurtlama kapasitesi, işçi arıların ömür uzunluğu, koloni çalışkanlığı oğul verme eğilimi, hastalıklara dayanıklılık, hırçınlık ve depo besinini ekonomik kullanma gibi özelliklere de bakmak gerekir. Bal verimine göre, her yıl %5-10 kadar koloni seçerek gelecek yılın damızlıkları oluşturur. Böylece birkaç yılda oluşturulan genetik tabandan daha detaylı kayıtlara baş vurularak ana arının yetiştirileceği ve erkek arı kaynağını teşkil edecek materyal seçilebilir. Damızlıklar, hızlı çoğalan, çalışkan, hırçın olmayan ve bal verimi yüksek olan kovanlardan seçilir. Bunların ana arıları yumurta ve larva kaynağını oluşturur. Damızlık ana arı iki ana arı ızgarası arasında hazırlanan yumurtlama yuvasında kabartılmış bir petek hesap edilir. Ana arının 24 saat bu peteğe yumurtlaması sağlanır.Sonra dışa alınan petekte üç gün sonra arı yetiştirmeye uygun bir günlük larvalar hazır olur. Yerine başka bir petek verilir. Bu şekilde üretim süreci devam ettirilir. Koloninin bal veriminde ana arı kadar onun çiftleştiği erkek arılarında rolü çok büyüktür. Bu nedenle ana arı üretiminde damızlık erkek arı üretim kovanlarının seçimi de önemlidir. Ana arı üretim programının başlama tarihinden 15 gün kadar önce damızlık erkek arı üretim kovanları da damızlık seçimi esaslarına göre seçilmelidir. Bu kolonilerin ürettiği erkek arı miktarını arttırmak için bal özü veya erkek arı gözü dediğimiz geniş hücrelere sahip petekler verilerek ana arıların dölsüz yumurta yumurtlaması sağlanır. Erkek arı üretimine uygun hazır peteklerin bulunmaması halinde kovanlara yarım temel petek geçirilmiş çerçeveler verilir.Bu temel peteklerin alt kısmı arılar tarafından doğal geniş gözlü petek halinde tamamlanır ve bunlara ana arılar dölsüz yumurta bırakır. Bu yolla büyük miktarda erkek üretmiş olan damızlık kovanlar ana arı çiftleşme alanlarına yerleştirilir. Ana arıların seçilmiş damızlık erkek arılarla çiftleşmesi sağlanır. Nitelikli ana arı yetiştirmenin ilk koşulu uygun damızlık materyalinin seçimidir. Ana arı yetiştirilmek üzere kullanılacak damızlık materyalinin alınacağı koloni ya da koloniler üretiminde en az bir yılını doldurmuş ve üzerinde durulacak özellikler bakımından aynı koşullarda tutulan diğer kolonilere göre üstünlüğü kanıtlanmış olmalıdır. Damızlık seçiminde bal verimi, yumurta hızı, kuluçka alanı, petek işleri, uçuş etkinliği, yaşama gücü ve fizyolojik olarak vücut büyüklüğü, renk, dil uzunluğu, kıl örtüsü gibi morfolojik olarak da hırçınlık, yağmacılık eğilimi, oğul eğilimi, propolis toplama gibi bir takım özellikler dikkate alınır. Yukarıdaki esaslar dikkate alınarak damızlık kolonilerden ana arı üretiminde kullanılacak yumurta ve genç larva sağlanabilir. Döllenmede damızlık için erkek arılar da seçilmelidir. Ekonomik değer taşıyan ırklar içinde Kafkas, Karniyol, İtalyan esmer arılardır. Bu ırklardan Kafkas ve Karniol arıları siyah italyan arısı sarı Kafkas ve Karniol sakin İtalyan arısı hırçındır.Kafkas arısı fazla propolis taşır. Kafkas, İtalyan ve Karniol arıları damızlık olarak seçilmiş ve seleksiyon çalışmalarına alınarak her ırkın bilinen karakterleri açısından stabil (ileri generasyonda açılma göstermeyen) nesiller edilmiştir. ANA ARI ÜRETİM MEVSİMİ: Ana arı yetiştirmeye erken ilkbaharda erkek arı üretiminin başladığı çevrede bol çiçeklenme olduğu ve koloni populasyonunu genişletmeye başladığı zaman çvreye bol çiçeklenme olduğu zaman başlanabilir. Bu şartlarda ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye değişir. Genel olarak subtropik bölgelerde şubat sonu ve mart başında ılıman bölgelerde ise Nisan-Mayıs aylarında başlanabileceği söylenir. ana arı üretim mevsiminde bakire ana arının yeterli sayıda erkek arı çiftleşmesinin garanti etmek için yörede yeterli miktarda erkek arı bulunmalıdır. Koloniler, bölgeden bölgeye değişen oğul verme periyodundan doğal ana arı gözleri yapma ve ana arı yenileme eğilimi gösterir. Ana arı üretimi ancak erkek arı üretminin durmasından önce yapılır. Subtropik bölgede Mart ayında Eylül ayına kadar yetiştirilir. Ana arı yetiştirme yöressinde en az 3.000-5.000 erkek arı olmalıdır. Çiftleşme alanında erkek arı sayısı yeterli olmadığı zaman ya ana arı üretimine son verilmeli veya erkek arı üretimini arttırmak için bazı çareler aranmalıdır. Ana arı üretim mevsiminde yörede bol miktarda polen ve nektar üreten bitkiler bulunmalıdır. Çok değişik ana arı yetiştirme yöntemleri vardır. Ancak pratikte bu yöntemde sadece bir kaç tanesi kullanılmalıdır; Kaliteli ana arı yetiştirilmesi sağlanmalı uygulaması kolay ve verimli olmalıdır. Arıcı iyi çalışkan tekniği kullanmalıdır. Arı kontrolü olarak suni yolla üretimde esas; damızlık ailelerin seçiminden sonra bunlardan elde edilecek larvaların içlerinde bulundurdukları petek ile birlikte veya doğrudan doğruya alınıp ana arı memelerini aşılamak ana arısız bırakılmış yetiştirici ailelere vermektir. BU sistem daha önce hazırlanmış ana arı gözlerinden bakılıp beslenen analar gelişimlerini tamamladıktan sonra çiftleşme kovanlarına nakledilirler. Çiftleşme uçuşu ile doğal olarak veya suni tohumlama ile yapay olarak döllenen analar satış için muhafaza edilirler. BASİT ANA ARI YETİŞTİRME METODLARI: Ana arı yetiştirmenin planlanması ve uygulanmasındaki birinci aşama; Arıların ana arı yetiştirme dürtüsünün başlama şartını yapay olarak meydana getirmektir. Sonra arıcı başarılı olmak için bütün uygulamaları kontrol altında tutmalıdır. DEMAREE METODU: Arıcılığı hobi olarak yapanların veya küçük arıcıların kolayca uygulayacağı bir metotdur. Metodun esası, Demaree oğul kotrol yönteminde oluşan ana arı hücrelerinin ana yetiştirmede kullanılmasıdır. Bu metodun uygulanması en az 10 çerçeveye gelmiş ve oğul vermek amacıyla ana arı hücreleri geliştirme hazırlığına başlamış kovanlarda uygulanır. Demaree metodunda ana yumurtalı ve genç larvalı bir petek ile kovanın kuluçkalık katında sol kenara konur. Yanına 9 adet boş petek veya temel petek gerilmiş çerçeve konur. Kuluçkalık üzerine ana arı ızgarası ve ballık katı yerleştirilir. 9 adet yavrulu petek ballık katına yerleştirilerek şurup ile beslenmeye alınır. Arılar ballık katında anasızlık hissiyle ana arı hücreleri geliştirmek üzere hemen faaliyete başlar. Geliştirlen ana arı hücreleri çok iyi kalitelidir. Normalde burada oluşan ana arı hücreleri kesilerek atılmak suretiyle oğul kontrol yöntemi olarak kullanılır. Ancak ana arı yakın bir zamanda tek tek kesilerek hazırlanan ruşet kovanlara veya yapılan bölmelere dağıtılır. TEKNİK ANA ARI YETİŞTİRME METODLARI: Geniş kapsamlı teknik ana arı yetiştirme metodları, ticari amaçla çok fazla sayıda ana arı yetiştirme operasyonlarıdır. Ticari ana arı yetiştirme de Demaree metoduna göre daha karmaşık ve daha fazla canlı arı materyaline sahip olmayı gerektiren ve çok daha etkili metodlar kullanılır. Bu uygulamalarda birinci aşama özel ekipmanlarla yeterli miktarda ana arı hücresi elde edilmsidir. Bu sonuca değişik araştırıcılar tarafından geliştirilen ve araştırıcı isimleriyle anılan metodlar ile ulaşılır. Bütün bu metodlarla işe damızlık ana arının seçimi ve ana arının yavru alanının ortsında hazırlanan özel yerde, istenilen peteğe, miktarda istenilen yumurta bırakmasıyla başlanılır. ALLEY METODU: Metod Alley tarafından geliştirildiği için onun adını almıştır. Seçilen damızlık kovanı yumrtlama yerine kılavuz petek geçirilmiş kabartılmış petekli bir çerçeve verilerek ana arının yumurtlaması sağlanır. Damızlık ana arı tarafından yumurtlanmış ve uygun yaşta larva içeren petekten seçilen larvalar petekten bir hücre genişliğinde şeritler halinde kesilir. Kesilen şeritlerdeki larvalar 18-20 saat yaşlıdır ve hücre duvarı açıklığı 5,2 mm. civarında olan işçi arı hücre kılavuz petekle üzerinde yar almıştır. İkinci aşama bu şeritleri normal çerçeve içine monte edilmiş ekseni etrafında dönebilen çıtalar üzerine yapıştırılarak her üç larvadan ikisinin alınmasıdır. Metodun uygulanmasından sonraki aşama, şeritler halinde kesilen bu petek parçaların hücre kaidesi çıtalar üzerinde hücrelerin geliştirileceği yüzlerin aşağıya bakacağı konumda özel hazırlanmış ana arı üretim kovanında orjinal ana arı hücreleri geliştirilir. Bu metod istenilen yumurtalardan veya seçilen larvalardan ana arı yetiştirme olanağı vermektedir. Hücreler ana arıların çıkmasın yakın bir zamanda tek tek kesilerek ruşet kovanlara veya yapılan bölmelere dağıtılır. Bu yöntem boş bir gömeç güçlü bir koloninin kuluçkalığında merkezi bir yere yerleştirilir ve bu gömeçte kuluçka çalışmalarının başlaması sağlanır. Larvalar 1-1,5 günlük olunca kovandan alınır. Daha sonra bu gömeç ortada bir sıra bırakılarak bitişik iki sıranın ortasından keskin ve ılık bir bıçakla kesilmek suretiyle şeritlere bölünür. Petek şeritlerinin bir yüzeyi kazınır, bozulmamış yüzeydeki gözlerden sırayla ikisi imha edilerek birisi bırakılır. Bu şekilde hazırlanan şeritler eritilmiş mum ve reçine karışımı ile uçlardan tahta çubuklara yapıştırılır ve alttan 1/4' ü kesilerek alınmış çerçevelerin altına yerleştirilir. Larva içeren gözleri aşağı gelecek şekilde hazırlanan bu çerçeveler yüksük yaptırılacak güçlü kolonilere yerleştirilir ve ana arı yüksükleri yapımı sağlanır. Metodun uygulanmasından sonraki aşama, şeritler halinde kesilen bu petek parçaların hücre kaidesi çıtalar üzerinde hücrelerin geliştirileceği yüzlerin aşağıya bakacağı konumda özel hazırlanmış ana arı üretim kovanında orjinal ana arı hücreleri geliştirilir. Bu metod istenilen yumurtalardan veya seçilen larvalardan ana arı yetiştirme olanağı vermektedir. Hücreler ana arıların çıkmasına yakın bir zamanda tek tek kesilerek ruşet kovanlara veya yapılan bölmelere dağıtılır. Bu yöntem boş bir gömeç güçlü bir koloninin kuluçkalığında merkezi bir yere yerleştirilir ve bu gömeçte kuluçka çalışmalarının başlaması sağlanır. Larvalar 1-1,5 günlük olunca kovandan alınır. Daha sonra bu gömeç ortada bir sıra bırakılarak bitişik iki sıranın ortasından keskin ve ılık bir bıçakla kesilmek suretiyle şeritlere bölünür. Petek şeritlerinin bir yüzeyi kazınır, bozulmamış yüzeydeki gözlerden sırayla ikisi imha edilerek birisi bırakılır. Bu şekilde hazırlanan şeritler eritilmiş mum ve reçine karışımı ile uçlardan tahta çubuklara yapıştırılır ve alttan 1/4' ü kesilerek alınmış çerçevelerin altına yerleştirilir. Larva içeren gözleri aşağı gelecek şekilde hazırlanan bu çerçeveler yüksük yaptırılacak güçlü kolonilere yerleştirilir ve ana arı yüksükleri yapımı sağlanır. MİLLER METODU: Bu metodta V şeklinde veya uç tarafı üçgen olacak şekilde kesilmiş temel peteler kullanılır. V veya ucu üçgen kesilmiş peteklerden dört parça bir çerçeveye yerleştirilir. Bu çerçeve damızlık kovandaki ana arının yuvarlandığı yere verilir. Şurup ile beslenen bu kovanda işçi arılar süratle bu petek parçalarını kabartarak ana arının yumurtlamasını sağlarlar. Yumurtlamayı takiben buradan alınarak özel hazırlanmış ana arı üretim kovanına konulan bu petekte çok uygun halde aynı yaşlı larvalardan ana arı yetiştirmek mümkün olur. Üretim kovanında peteğin kesilmiş V kenarları boyunca çok sayıda ana arı hücreleri geliştirilir. Bu hücreler ana arının çıkmasına yakın bir zamanda tek tek kesilerek ruşet kovanlara veya yapılan bölmelere dağıtılır. Bu yöntemde boş bir çerçeveye yaklaşık 5 cm. boyunda ucu üçgen şeklinde kesilmiş temel petek parçaları takılır ve güçlü bir kovanın merkezi bir yerine yerleştirilir. Bir kaç gün sonra petek parçalarında kuluçka çalışmaları başlayınca koloni ana aırısı alınır ve bu çerçeve üzerinde doğal ana arı yüksükleri yaptırılır. HOPKİNS METODU: Bu metod çok iyi kalitede ana arılar üretmek için kendi adıyla anılan bir metod geliştirmiştir. Miller metodunda olduğu gibi temel petek geçirilmiş olan çerçeve damızlık kovana verilir. Bu petekteki damızlık ana arının yumurtalarından oluşan larvalar uygun yaşa geldiğinde petek yerinden alınır. Peteğin seçilen yüzündeki her üç sıra larva içeren petek gözlerinden iki sıra larvaları ile birlikte çıkarılır. Bu çıkarma işlemi petek yüzünde yatay ve dikey her iki doğrultuda uygulanır. Sonra petek özel taşıyıcısıyla işlem görmüş yüzü aşağıya gelecek şekilde özel hazırlanmış üretim kovanına yerleştirilir. Arılar petek yüzünde bırakılan larva gözlerinin etrafını çıkarılan petek gözleri boyunca genişleterek ana arı hücrelerini inşa ederler. Bu peteğin yerleştirileceği özel tutucu için sıradan ballıklarda veya özel ballık katında konulacağı yer hazırlanır. Bu yerin çevresi, cep gibi yalıtım materyali olarak açık yavrulu ve genç işçi arılı peteklerle çevrilerek korunmalıdır. AŞILAMA (DOOLİTTLE) METODU: Ana arı yetiştirmede kullanılan materyale göre aşılama veya doolittle metodu olarak evrensel isimler verilir. Bu metod hemen hemen bütün ticari ana arı yetiştiricileri tarafından kullanılır. Çünkü üretim sürecinin tüm aşamaları arıcı tarafından hazırlanmakta ve kontrol altında tutulabilmektedir. Gelişmeler tamamen arıcının insiyatifindedir. Bu metodla yapay olarak hazırlanan ana arı temel yüksükleri kullanılır. BU yöntemde ana arı üretiminde istenilen düzeyde başarıya ulaşabilmek için aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekmektedir. 1.Seçilen damızlık koloniden 24 saatlik veya daha küçük larvalar bulunmaktadır. 2.Yapay ana arı gözleri hazırlanmalıdır. 3.Yapay ana arı gözlerine konulacak larvaların beslenmesinde kullanılacak yeterli miktarda arı sütü üretilebilmesi için yetiştirici koloniler yeterince güçlü olmalıdır. 4.Larvalar damızlık koloniden yetiştirme kolonilerine aktarılması sırasında zedelenmelerine özen gösterilmelidir. 5.Yetiştirici koloniler gelişme dönemi boyunca arı sütü üretebilmeleri için şurup veya kekle beslenmelidir. 6.Yetiştirici koloniler uygun sıcaklıkta olmalıdır. 7.Yetiştirici kolonilerden çiftleşme kovanlarına aktarmada zedelenmemelerine özen gösterilmelidir. 8.Çıkan ana arının bakımı için çiftleştirme kovanlarında yeterli işçi arı bulundurulmalıdır. 9.Çiftleştirme ana arılar sürekli kalacakları kovanlara verilinceye kadar uygun şartlarda saklanmalıdır. 10.Çiftleştirilen ana arılar sürekli kalacakları kovanlara verilinceye kadar uygun şartlarda saklanmalıdır. Doolittle metodu zor olmakla beraber deneyim gerektirmektedir. Yapılacak işler çok iyi planlanmalı ve damızlık yetiştirme başlatıcı ve bitirme kovanları ana arı üretim sahasına geliştirilmelidir
OĞUL NEDİR ENGELLEME VE YAKALAMA YÖNTEMLERİ OĞUL NEDİR?Koloni olarak yaşayan arılar yine koloniler şeklinde bölünerek çoğalır. Bu bölünme bir kısım arının, ana arıyla birlikte kovanı terk etmesiyle oluşur. Koloninin bu şekilde bölünmesine oğul çıkarma denir. Kovanı terk eden yeni koloni ise oğul arısı şeklinde isimlendirilir. Oğul mevsimi arıcının arılıkta en yoğun çalıştığı dönemlerden birisidir. Bu süre içinde kovanların kontrolü iyi yapılmalı ve günün belirli saatlerinde muhakkak arılıkta bulunmaya dikkat edilmelidir.İlkbaharda süratle çoğalan ve artık kovana sığamayan arı kolonisi oğul çıkarma hazırlıklarına başlar. Özellikle bal kaynaklarının çok olduğu ve mevsimin de müsait olduğu senelerde bu olay çok sık görülür. Oğul mevsimi genelde Mayıs ayının başından Haziran ayının ortalarına kadar devam eder. Bu dönemin başlangıcı ile bitişi iklim, hava ve coğrafi şartlara göre değişir. Nektar akımının doruğa çıktığı büyük bal toplama mevsiminin başlamasıyla oğul mevsimi de sona ermiş olur.Koloninin oğul çıkarma hazırlığına başladığının en önemli işareti kuluçkalık çerçeveleri üzerinde görülen ana arı memeleridir. Normalde her kovanda bir tane ana arı bulunur ve bu ana arı başka bir ana arı ile karşılaştığında aralarında ölümüne bir savaş başlar. Kovandaki ana arı, işçi arılar tarafından yapılan yeni ana memelerine bile tahammül edemez ve tahrip etmeye çalışır. Ama oğul mevsiminde işçi arılar yeni ana arı üretmek için peteklerin alt kısımlarında, yüksük şeklinde ana arı hücreleri yaparlar ve ana arının bu hücreleri tahrip etmesini engellerler. Buna sinirlenen eski ana arı yumurtlamayı ve beslenmeyi bırakır. Zayıflayarak uçmaya hazır hale gelir. Havanın müsait olduğu bir gün yanına bir kısım işçi arıyı da alarak kovanı terk eder. Ana arı çevrede müsait bir ağaç dalına konar. Kendisini takip eden diğer arılar da üst üste konarak küme şeklinde bir salkım oluşturur. Salkım şeklindeki oğul arısı arıcı tarafından usulüne uygun şekilde alınarak yeni bir kovana konur. Mevsimin müsait olduğu zamanlarda ikinci, üçüncü, hatta altıncıya kadar oğul çıkabilir. Fakat çıkan her oğul kovan nüfusunun azalması ve kovanın gücünü yitirmesi anlamına gelir. Bal verimini yüksek tutmak isteyen arıcı doğal oğul çıkışını engellemek zorundadır. Hiç değilse ilk oğuldan sonra çıkan oğullara izin vermemek gerekir. Çünkü oğul sayısı arttıkça, çıkan oğulların nüfusu azalır. En son çıkan oğullar çoğunlukla kendilerine kışın yetecek besin ve nüfus sayısına ulaşamazlar. Arıcının bu kovanlara bakması gerekir. İlk çıkan oğulun anası çiftleşmiş olduğu için döllüdür ve hemen yumurtlamaya başlar. Fakat daha sonra çıkan oğulların genç anaları çiftleşmedikleri için, doğumlarından 5 ya da 6 gün sonra döllenme uçuşuna çıkarlar. OĞUL YAKALAMA Her ne kadar kovandan doğal oğul çıkması modern arıcılık tekniklerine aykırı olsa da, zaman zaman çeşitli nedenlerle doğal oğul çıkışı engellenemez. Oğul genellikle saat 9–12 arasında çıkar. Yazın sıcak günlerinde daha geç saatlerde çıktığı da görülür. Kovandan çıkan ilk oğullar anaları yaşlı olduğu için uzağa uçamaz, bu yüzden nispeten arılığın yakınına ve alçak yerlere konarlar. İkinci, üçüncü ve daha sonraki oğullar ise anaları genç olduğu için daha uzaklara uçma ve yükseğe konma eğilimindedirler. Hatta bazen bu oğullar hiç konmayarak doğrudan yeni yuvalarına doğru uçabilirler. Oğul çıkmaya başladığında arıların konmasını sağlamak için çeşitli yöntemler uygulanır. Teneke çalmak, iki taşı birbirine vurmak, arıların üzerine toprak atmak gibi. Bu yöntemlerin doğru olduğunu savunanlar olduğu gibi sakıncalı olduğunu iddia edenler de vardır. Bizim de uygulayıp başarılı sonuç aldığımız yöntem, çıkan arıların üzerine su serpmektir. Süpürgeyle ya da başka bir yöntemle üzerine su serpilen arılar yağmur yağdığını zannederek, kısa zamanda toplanmaya başlarlar.Çıkan arı eğer kümelenmek için bir yer bulamazsa uzaklara uçar gider. Bunu engellemek için eğer arılık ve çevresinde ağaç yoksa önlem olarak yere ağaç dalları dikmek gerekir. Oğul kümesinin alçak ve daha rahat alınabilir yerlere konmasını sağlamak için, konmasını istediğimiz yere oğul otu (melisa) ya da piyasadan alacağımız oğul kokularından sürmek faydalıdır. Oğul koymayı düşündüğümüz kovanı daha önceden hazırlamak gerekir. Arı kolonisinin sağlıklı olarak yaşayabileceği özelliklere sahip kovana temel petek takılmış çerçeveler konur. Eğer mümkünse 1-2 çerçevenin kabarmış petek olması çok iyi olur. Çerçeveler arasında 2 cm boşluk bırakılır. Bu kabarmış peteklere bal ya da şeker şerbeti sürülürse, arının kovana girmesi ve orayı yuva olarak kabul etmesi daha kolay olur. Eğer mümkün değilse oğul kokusu sürülmüş bir parça pamuk kovan içine bırakılır. Oğul çıkıp bir yere konduktan sonra zaman geçirmeden, kovana alma çalışmalarına başlamak gerekir. Çünkü belli bir zaman yerinden alınmayan arılar yeni yuvalarına doğru uçarak giderler. Oğulun konduğu yer çok güneş altıysa muhakkak üzerine temiz bir bez örtülerek gölge yapmak gerekir.Oğulun konduğu yer alçaksa kovan doğrudan arıların yanına götürülür, arılarla kovan arasına bir bez serilir, arka taraftan duman verilerek arıların bez üzerinden yürüyerek kovana girmeleri sağlanır. Arıları yönlendirmeyi kolaylaştırmak için bir kaz tüyü ya da arıcı fırçasıyla arılar kovana doğru hafifçe süpürülür. Kovandaki balın ya da balmumunun kokusunu alan arılar bir sürü gibi kovana girmeye başlarlar. Arılar bir kaç metre yükseklikte bir yere konmuşsa, yere genişçe bir bez serilir. Kovan sehpa ya da iskele gibi bir yüksekliğin üzerine konularak arıların altına getirilir. Ya da mümkünse bir kişi kovanı kaldırarak tutar. Dal sert bir silkelenir ve arıların toplu bir şekilde kovanın içine düşmeleri sağlanır.Kovan yere, bezin üzerine konur ve havada uçuşan diğer arıların da kovana girmesi beklenir. Ana arı kovana girince diğer arılar hiç nazlanmadan yeni yuvalarına girerler. Arıcı kovan etrafındaki arıların hareketlerini takip ederek ana arının girip girmediğini anlayabilir. Eğer arılar tekrar sürü halinde dalda kümelenmeye başlıyorsa buradan ana arının kovanda olmadığı anlaşılır. Bir de ana arı kovana girince, kovan etrafındaki arılar iğnelerini gökyüzüne doğru çevirip kanat çırparak vızıldamaya başlarlar. Havada uçuşan arılar bu hareketi görünce kovana girmeye başlarlar. Oğulun konduğu yer yüksekte bir ağaç dalı ise, sakıncası yoksa arıları sarsmadan dal yavaşça kesilir. Kovanın önüne genişçe bir bez serilir, bezin bir kenarı kovan giriş tahtasının üzerine doğru konur. Dal yavaşça bezin üzerine silkinir ve bezin üzerine bırakılır. Arılar sürü şeklinde kovana girmeye başlarlar. Dal kesilemeyecek şekildeyse, uzunca bir sırığın ucuna bir teneke ya da oğul torbası bağlanır. Tenekenin içine bir parça ballı petek yerleştirilir. Teneke uzatılarak arıların altına getirilir, başka bir sırığın yardımıyla ya da merdivenle ağaca çıkarak, dal kuvvetlice silkinir. Teneke veya oğul torbası aşağı indirilerek kovana boşaltılır. Arıların hepsi alınamadıysa bu hareket bir kaç kere tekrarlanır. Anaarının kovana girdiği anlaşılınca kovanın üzeri kapatılır. Bir başka pratik oğul yakalama yöntemi ise şudur: Eski bir sapsız sepet oğulun üzerine dikkatlice konur, alttan yavaş yavaş duman verilir. Arılar genellikle kapalı ve karanlık yerlere girme eğiliminde olduklarından üstlerine konmuş olan sepetin içinde toplanırlar. Bütün arılar sepete girdikten sonra fazla sarsmamaya dikkat edilerek, sepetin üzeri kapatılır ve arılar yeni kovanlarına konur. Bu yöntem özellikle arılıktan çok uzak mesafeye konmuş olan oğulları yakalayıp geri getirmek için pratiktir.Arılar kovandan oğula çıkarken kursaklarını balla doldururlar, bu yüzden oğul arıları sakindir ve kolay kolay sokmaz. Bu sayede arıcı rahat rahat çalışabilir. Oğul yerleştirilen kovan daimi yerine konur ve mümkünse üzeri örtülerek serin kalması sağlanır. Ertesi gün çıtaların arası normal durumlarına getirilir. Arıların zapt etmediği çerçeveler alınarak kovan bölme tahtasıyla bölünür. OĞUL ENGELLEME YÖNTEMLERİ Bir arı kolonisinin oğul çıkarma arzusunun nedenleri bilinirse, bunu engellemenin yöntemleri de kendiliğinden ortaya çıkar. Bu nedenler kısaca şunlardır: 1) Arı nüfusu kovan içinde çok sıkıştığı zaman oğul çıkararak bu sıkışıklıktan kurtulmak ister. İçerideki sıkışıklığın en büyük göstergesi ise özellikle günün sıcak saatlerinde arıların uçma tahtasının üzerinden aşağıya salkımlar oluşturarak sarkmalarıdır. Bu o kovanın oğul çıkarma eğiliminin ilk işaretidir. 2) Kovan içi havalandırma çok iyi değilse ya da kovan kızgın güneş altında bulunuyorsa arılar içeride bunalır ve oğul çıkarma eğilimine girer. 3) Ana arının yumurtlama alanlarının bitmesi. Ana arı petekler üzerinde yumurtlayacak boş hücre bulamıyorsa kovan yine oğul eğilimine girer. 4) Oğul çıkarma eğilimi o arı ırkının kalıtımsal bir özelliği olabilir. Bu tür bir özelliği olan arı ırkı kolayca oğul çıkarma eğilimine girer.Arı kolonisinin oğul çıkarma eğilimini engellemek için alınması gerekli önlemler ise şunlardır: 1) İlkbaharda hızlı kuluçka faaliyeti sonucunda nüfus iyice arttığı için, arılar kuluçkalıkta sıkışmadan ballıkların konulması gerekir. 2) Havaların iyice ısınmasıyla birlikte arıların kovana rahatça girip çıkmalarını sağlamak ve kovan içi havalandırmaya yardımcı olmak için, kovan giriş delikleri sonuna kadar açık hale getirilir. Kovan kızgın güneş altında bırakılmaz gölge altına koymak mümkün değilse, üzeri dal, çalı, ot vesaire ile örtülür. 3) Çok hızlı gelişen ve oğul çıkarma eğilimine gireceği anlaşılan kovanlardan kapalı gözlü yavrulu çerçevelerden alınarak zayıf kovanlara verilir, böylece koloninin çok hızlı gelişmesi yavaşlatılmış olur. 4) Ana arıya yumurtlayacak boş alan sağlanır. Eğer kuluçkalıktaki çerçeveler aşırı yavru ya da aşırı bal depolama yüzünden bloke olmuşsa, bunlar alınarak yerine boş çerçeveler konur. Böylece ana arının rahatlıkla yumurtalarını bırakacağı alanlar sağlanmış olur. Eğer çerçeveler bal yüzünden bloke olmuşsa, bunların yerine kabartılmış petekli çerçeve koymamak gerekir. Çünkü arılar bu çerçeveleri de hemen bal ile doldurarak ana arının yumurtlamasına imkan vermezler. Kılavuz petekli çerçeve takılırsa, petekler kabartıldıkça ana arı yumurtasını koyma imkanı bulur.Ana arıya bol yumurtlama alanı açmak için kuluçkalıktaki üzeri sırlanmış yavru gözlü çerçevelerden 4–5 tanesi alınarak yerine kılavuz petek takılmış çerçeve konur. Yavrulu petekler ise ballığın ortasına yerleştirilir. Böylece kuluçkalıkta ana arıya yumurtlayacak geniş bir alan yaratılmış olur. Eğer kuluçkalıkla ballık arasına ana ızgarası konursa ana arı üst kata çıkıp yumurtlayamayacağı için, kapalı gözlerden yavrular çıkmaya başladıktan sonra arılar üst kattaki boş peteklere hemen bal doldurmaya başlar. 5) Kuluçkalıktaki çerçeveler haftada bir kontrol edilerek varsa ana arı yüksükleri imha edilir. Ana arı yüksüklerinin yapılmış olması kovanın illaki oğul çıkaracağı anlamına gelmez. Bu yüzden içinde yumurta bulunmayan hücreleri bozmak için zaman harcanmamalıdır. Eğer bu yüksüklerin içine yumurta ve arı sütü bırakılmışsa bu oğul hazırlığının en önemli işaretidir.Bu yüksükleri imha ederken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi de, kapalı olup olmadıklarıdır. Henüz kapatılmamış üzeri açık olan yüksükler rahatlıkla imha edilebilir. Fakat eğer kapalı ana arı yüksüğü varsa bu o kovanın oğul çıkardığı anlamına gelir. Bu yüzden bütün yüksükleri imha etmek o kovanı ana arısız bırakmak demektir. Kapalı yüksükler görüldüğünde bunlardan 1-2 tanesini seçerek bozmadan bırakmak gerekir. İri, gösterişli ve üzeri pütürlü olan ana memeleri tercih edilmelidir. Oğul vermek amacıyla yapılan ana arı yüksüklerinin sayısı genelde 10–15 kadardır. Ana arıyı değiştirmek için yapılan yüksükler ise 2–4 tane civarındadır. Oğul için yapılan yüksükler, ana arıdan gizlemek için çerçevelerin dip taraflarında, gizli köşelerinde bulunur. Ana arıyı değiştirme amacıyla yapılan yüksükler ise çerçevenin ortasında, kuluçkanın bol olduğu alanlarda yer alır. İlk çıkan oğulun hangi kovandan çıktığı görüldüyse, diğer oğulları engellemenin en pratik bir yolu da şudur: Ana kovan yerinden kaldırılıp arılıkta başka bir yere taşınarak, oğul arısı ana kovanın yerine konur. Böylece dışarıdaki tarlacı arılar da oğul kovana dâhil olarak koloniyi çok güçlü bir hale getirirler. Tarlacı arılarını kaybettiği için nüfusu iyice azalan ana kovan ise oğul çıkarmaktan vazgeçer. 6) Bazı arılar ırk özelliklerinden dolayı oğul çıkarmaya daha kolay eğilim gösterirler. Bu yüzden oğul eğilimi daha düşük olan ırklarla çalışmak gerekir. Her arıcı kendi arılığındaki oğul çıkarma eğilimi düşük olan kovanları belirlemeli ve bu kovanlardan ürettiği ana arıları diğer kovanlara vererek, kendi arılarının oğul çıkarma eğilimini en düşük seviyeye getirmelidir. Oğul çıkarma eğilimi yüksek kovanların ana arıları ve erkek arıları fırsat buldukça imha edilmelidir. 7) Hızla gelişen kolonilerden suni oğul almak doğal oğul çıkışını engelleyen en önemli uygulamalardan bir tanesidir. SUNİ OĞUL ALMA Oğul mevsimi yaklaştığında, doğal oğul çıkışını beklemeden arıcı tarafından alınan oğula suni oğul denir. Suni oğul iki nedenden dolayı alınır. Birincisi büyük oğul mevsiminde hızla gelişen kovanın gelişme hızını azaltarak doğal oğulun çıkışını engellemek için. İkincisi ise kovan sayısını artırmak için. Sebebi ne olursa olsun, suni oğullar iyi huylu, çalışkan, sokucu olmayan, kolayca oğula meyletmeyen ve diğer üstün niteliklere sahip kovanlardan alınmalıdır. Suni oğulun doğal oğula göre en büyük avantajı, oğul alma zamanına arıcının kendisinin karar vermesidir. Doğal çıkan oğul arısının zamanı önceden kestirilemez ve bazen arıcı arılıkta değilse bu arı kaçar gider. Ya da çok yüksek bir yere konan doğal oğulu almak için saatlerce uğraşmak gerekebilir. Suni oğulu artık soğukların bittiği ve doğal oğul mevsimine yaklaşık 15–20 gün kaldığı zamanlarda alırsak en verimli sonucu elde ederiz. Suni oğul alınmış kovanların beslenmesine özel bir önem vermek gerekir. Genel olarak suni oğul alma uygulamasında iki ana yöntem vardır: 1) Bölme Oğul: Bölme oğulda bir arı kovanın gücü ikiye bölünür. Oğul mevsiminin yaklaştığı günlerde üstün ırk özelliklerine sahip olan ve kuluçkalığı iyice dolmuş bir kovandan suni oğul alımına gidilir. Sıcak bir günde ikindiye doğru kovan açılarak, yavrulu, ballı ve polenli çerçevelerden 4–5 tanesi oğul olarak bölünecek kovana arılarıyla birlikte konur. Bu şekilde suni oğul alındığı zaman ana arı ya ana kovanda, ya da oğul olarak ayrılan kovanda kalır. Bu sırada arıcının ananın hangi kovanda kaldığına dikkat etmesi ve anasız kalan kovanın bir an önce anaya kavuşturulması çalışmalarına başlaması gerekir. Anasız olan kovan eğer uygun yumurta ve larvalar varsa kısa zamanda ana memelerini yaparak yeni anaya sahip olur. Eğer elde varsa yedek ana arı verilebilir ya da başka bir kovandan ana arı memesi kesilerek anasız kovana verilebilir. İyi beslenirse bölünen her iki kovan da kısa zamanda gelişir. 2) Devşirme Oğul: Bu uygulama da ise birden fazla kovandan alınan arı ve peteklerle yeni bir kovan yapılır. Bu yöntemin avantajı az sayıda çerçeve alındığı için anaç kovanı zayıflatmayışıdır. Devşirme oğul iki veya daha fazla sayıdaki kovandan alınabilir. Çeşitli yöntemlerle devşirme oğul alınabilir: a) İki veya daha fazla kovandan birer ikişer ballı, polenli, yavrulu ve arılı çerçeveler alınarak boş bir kovana konur. Arı birleştirme esansı kullanılarak arıların kavga etmeleri önlenir. Bu uygulamada ana arının ana kovanda kalmasına dikkat etmek gerekir. Yeni kovana bilinen usullerle yeni ana arı verilir. b) Bir kovandan 4-5 yavrulu petek alınır fakat üzerindeki arılar silkinir. Petekler boş bir kovana yerleştirilir. İkinci ana kovan başka bir yere götürülür ve onun yerine içine petekleri koyduğumuz yeni kovan konur. Böylece anaç kovanın dışarıda çalışmaya giden arıları yeni kovanda çalışmaya başlarlar. Bu yöntemde ana arının yanlışlıkla oğula verilmesi ihtimali yoktur. Bu yöntemde yavrular bir kovandan, arılar başka bir kovandan alınmış olur. Bilinen yöntemlerle kısa sürede ana arı vermek gerekir. c) Boş kovana suni petek takılmış çerçeveler konur. Anaç kovan yerinden kaldırılır ve yerine boş kovan konur. 4-5 çerçeve arı ana arıyla birlikte yeni kovana silkinir. Yer değiştirildiği için ana kovanın dışarıdaki işçi arıları da oğul kovana tabi olurlar. Ana kovana kısa sürede ana arı verilir ayrıca oğul arıyı da güzelce beslemek gerekir. hazırlayan Trakya tarih 25.2.07
Balarısı Mucizesi KİTABI İNDİRİN KİTABIN BÖLÜMLERİ Giriş: Arıların hayatı Arı Kovanında hayat Arıların haberleşme yöntemleri Koloninin bölünmesi: Oğul verme Arıdaki kusursuz vücut tasarımı Bir mühendislik harikası: Petek Bal mucizesi Sonuç: Yaratılış gerçeği Evrim yanılgısı < < CONTENTS / İÇERİK Arıların Haberleşme Yöntemleri SAĞIR ARILAR NASIL ANLAŞIR? Arıların Dansları Arılar Bulutlu Havalarda Nasıl Yön Belirler? Arılar Yaptıkları Tarifte Tam İsabet Kaydederler Arılar Hesaplama Yapmayı Nereden Öğrenmişlerdir? ARILARIN GÖZLERİ ÇİÇEK İŞARETLEME YÖNTEMLERİ Çiçeklerin Döllenmesi ve Arılar Çiçekler ve Arılar Arasındaki Uyum DİPNOTLAR 3 / total: 9<< Geri |ileri >> Arıların Haberleşme Yöntemleri Hak Melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir. (Mü'minun Suresi, 116) Balarısı Bilim adamları, on binlerce arının yaşadığı kovanlardaki düzenin nasıl sağlandığı sorusunun cevabını bulabilmek için yıllardan beri pek çok araştırma yapmışlardır. Bu konuyla ilgili pek çok akademik çalışma da sürdürülmüştür. Örneğin arılar konusunda en önde gelen uzmanlardan olan, Münih Üniversitesi profesörlerinden Avusturyalı zoolog Karl von Frisch The Dance Language and Orientation of Bees (Arıların Dans Lisanları ve Yön Bulmaları) adlı 350 sayfalık kitabını sadece arılardaki haberleşme konusuna ayırmıştır. SAĞIR ARILAR NASIL ANLAŞIR? Karl von Frisch Karl von Frisch, arılar konusundaki araştırmaları ile Nobel Ödülü almış ünlü bir bilim adamıdır. Arılar çoğu zaman yiyecek bulmak için uzaklara giderek geniş alanları taramak zorunda kalırlar. Yeni bir besin kaynağı bulan arı, koloninin diğer üyelerine haber vermek üzere hemen kovana geri döner. Kısa bir süre sonra koloninin diğer üyeleri besin kaynağının etrafında uçmaya başlayacaktır. Arılar sağırdırlar ve bu nedenle birbirleriyle sesli bir iletişim kuramazlar.72 Buna rağmen yiyecek kaynağının yerini koloninin diğer üyelerine hiç şaşırmadan bulacakları şekilde tarif edebilirler. Tarif yöntemleri ise alışılmışın dışındadır. Arıların buldukları yerleri birbirlerine nasıl haber verdiklerini araştıran bilim adamları son derece şaşırtıcı bir durumla karşılaşmışlardır. Arılar tarif etmek istedikleri yeri "dans ederek" diğerlerine anlatırlar. Yiyecek kaynağının bulunabilmesi için kaynağın kovana uzaklığı, doğrultusu, zenginliği gibi gerekli olabilecek her türlü bilgi bu dansta gizlidir. Yiyecek kaynağını keşfeden arı kovana döner ve diğer arıların dikkatini çekecek şekilde sürekli olarak belli hareketleri tekrarlamaya başlar. Arının genel davranışlarından yiyecek kaynağı ile ilgili tüm bilgiler elde edilebilir. Örneğin polen toplamış olan bir arı kovana döndüğünde sadece yükünü arkadaşlarına devredip geri uçarsa bu, "arının faydalandığı kaynak bilinen bir kaynaktır veya verimsizdir" anlamına gelmektedir. Suyun kısıtlı olduğu zamanlarda ise bu dans su kaynağının yerini göstermek için de kullanılır.73 Arıların Dansları Arı dansının iki ayrı şekli vardır. Dansın biçimi, yiyecek kaynağının uzaklığına göre değişiklik gösterir. "Daire dansı" olarak adlandırılan dans en sık rastlanan danstır ve kaynağın uzaklığını ve yönünü belirtmez. Yalnızca işçilere yuvanın yakınlarında 15 metreden daha yakın mesafede bir kaynak olduğunu bildirir. Bu dans sırasında yakında bir kaynak keşfeden işçi arı ilk önce yuvanın içindeki işçilere nektar verir ve ardından dansa başlar. Diğer arılar daha sonra bu dansa eşlik ederler. Dansçı tekrar tekrar küçük daireler çizer. Her 1-2 turdan sonra, bazen de daha sık aralıklarla ters döner. Saniyelerce ya da bir dakika kadar süren bu dansta 20 kadar tur olur. Sonra tekrar dansçı ile yuvadaki arılar arasında bir nektar değişimi olur. En sonunda dans sona erer. Dans eden arı başka bir besin aramak üzere yuvayı terk eder. Karl von Frisch yaptığı bir deneyde dansçı ile ilişki kuran 174 işçiden 155'nin 5 dakika içinde besin kaynağını doğru bulduklarını göstermiştir.74 Arılar dans ederek yaptıkları tariflerini karanlık bir kovanda, peteklerin üzerindeyken yaparlar. Bu, aralarında kusursuz bir iletişim olan arıların yeteneklerinin daha iyi anlaşılması bakımından unutulmaması gereken önemli bir detaydır. Arılar çevrelerinde toplanan diğer arılara, yiyecek kaynağı hakkında gerekli olabilecek tüm bilgileri karanlıkta verirler. Peteklerin üzerinde yaptıkları hareketler karanlık olmasına rağmen diğer arılar tarafından doğru olarak algılanır ve hemen uygulamaya geçirilir. Arıların dansı Arılar besin kaynağından döndüklerinde peteğin üstünde dans ederler. Yanda yiyecek kaynağı yakın olduğunda arıların yaptıkları dans görülmektedir. Bu dans iki paralel çizgi şeklindedir. Arı iki yarım daire çizerek başlangıç noktasına geri dönmektedir. Üstteki resimde arıların yiyecek kaynağının uzaklığı hakkındaki bilgi vermek için yaptıkları, dalgalı çizgilerle gösterilen 8 dansı görülmektedir. Arılar yuvadan 15 metre kadar uzaklıktaki besin kaynakları için daire dansını kullanırken, 25-100 metre arasındaki besin kaynakları için de bir geçiş dansı olan sallanma dansını kullanırlar. Bundan başka balarıları yuvadan 100 metreden daha uzak kaynaklar için kaynağın uzaklığını, yönünü ve niteliğini bildiren kuyruk dansı ile iletişim kurarlar. Bu dans aynı zamanda "8 rakamı dansı" olarak da adlandırılır. Arılar besin kaynağından kovana döndüklerinde peteğin üzerinde bu dansı yaparlar. Bu dansta işçiler adım atarken bir yandan da karınlarını titretirler. Hareketlerinin karakteristik şekli 8 rakamına çok benzer. Tipik bir kuyruk dansında arı kısa mesafe için dümdüz bir hat üzerinde hareket eder. Vücudunu saniyede yaklaşık olarak 13-15 defa bir yandan diğer yana doğru sallar. Arının düz olarak geçtiği bu yolun, kovanı yukarıdan aşağıya doğru kesen (hayali) dikmeye yaptığı açı, besin kaynağının Güneş'e olan açısını verir. Dans ederken yere tam dik gelen üst kısım sembolik olarak Güneş'i göstermektedir. Eğer arı kovanıyla besin kaynağını ve kovanla Güneş'in hemen altındaki ufuk çizgisini birleştiren bir çizgi çizilirse, iki çizgi arasında oluşan açının sallanma dansının açısıyla aynı olduğu görülür. Arılar tıpkı bir inşaaat mühendisi gibi bölgeleri üçgenlere bölme işlemini yapabilmektedirler.75 Arıların dansı Yukarıdaki resimde pek çok farklı arı türü tarafından kullanılan, arıların orak şekilli geçiş dansları görülmektedir. Kuyruk dansında yapılan sallanma hareketi boyunca arının karnı en önemli organdır. Kaslara ve iskelete ait titreşimlerden kaynaklanan bir vızıltı sesi çevreye yayılır. Arı düz olarak aldığı her yolun sonunda bir dönüş yapar ve başlangıç noktasına doğru yarı dairesel şekilde döner. Daha sonra tekrar düz bir hat üzerinde ilerler ve tam ters yöne doğru bir dönüş yapar. Çember dansında olduğu gibi kuyruk dansı da dansçının durması ve midesindeki balı yakınlardaki işçilere dağıtmasıyla sona erer. Dansı izleyenler 0.1- 0.2 saniye süren kısa süreli bir titreşim çıkarırlar. Bu titreşim dansçının durmasına ve vızıldayan arıyla besin değişimine sebep olur. Hem nektar hem de polen toplayıcıları aynı şekilde dans ederler. Bu dansı izleyen işçiler besin kaynaklarının yerini rahatlıkla tespit edebilirler. Uzaklığı belirten dansın özelliklerinden biri de, her 15 saniyedeki dönüş sayısıyla ölçülen dans temposu ve düz bir hat boyunca yapılan sallanma hareketleri ve vızıldamalardır. Dansın temposu, daha uzaktaki besin kaynakları için yavaşlar, yakındaki besin kaynakları için hızlanır. Yine daha uzak mesafedeki kaynaklar için düz hatta geçirilen süre artar.76 Ancak kaynağın yönünü bilmek tek başına bir işe yaramaz. İşçi arıların balözü toplayabilmeleri için, ne kadar uzağa gitmeleri gerektiğini de bilmeleri gereklidir. Kovana dönen arı, diğer arılara, yine belirli vücut hareketleriyle çiçek polenlerinin bulunduğu uzaklığı da anlatır. Arıların dansı 1-Eğer besin kaynağı tam Güneş yönünde veya tam aksi yönde ise dansın orta kısmı yere dik gelecek şekilde olur. 2-Dansın düz olarak verilen doğrultusu, yerçekimi doğrultusunun solunda 800'lik bir açı yapıyorsa bu, yiyecek kaynağının Güneş'in 800 solunda olduğunu gösterir. 3-Arı düz yolu yukarı doğru alıyorsa yiyecek kaynağı tam Güneş yönünde, aşağı doğru alıyorsa kaynak Güneş'in tam aksi yönünde demektir. Arı kovanı Ortadaki dansçı arıyı izleyen işçi arılar verilen tarifi uygulayarak yiyecek kaynağını bulurlar. Dans boyunca diğer işçiler, tarifi yapan arının etrafında kümelenir ve her hareketini takip ederler. Ayrıca dansçının titreşen karnına antenleri ile dokunurlar. Bu hareket çok önemlidir, çünkü arının havada oluşturduğu kesintili akım besin kaynağının uzaklığını bildirir. Arının gövdesinin alt kısmını sallaması sayesinde hava akımları oluşur. Diğer arılar da antenleri ile bu akımları algılar ve gidecekleri besin kaynağının uzaklığını bu sayede tespit ederler.77 Örneğin arı 250 m. uzaklıktaki bir yeri tarif etmek için yarım dakikalık bir süre içinde vücudunun alt kısmını 5 kez sallar. Yaptıkları bu danslarla arıların 9-10 kilometreye kadar varan bir alandaki besinlerin yerlerini birbirlerine bildirdikleri gözlenmiştir. Arılara gerekli olan bilgilerden bir tanesi de kaynakta bulunan besinin niteliği ile ilgilidir. Bu bilgiyi de dansı yapan toplayıcı arının üzerine sinen koku sayesinde edinirler. Toplayıcı arılardan elde edilen bu bilgiler doğrultusunda diğer arılar kolaylıkla besinin yerini bulurlar. Besin kaynağının başına çok fazla arı toplanması kovanda dans eden arıların sayısı ile de doğrudan bağlantılıdır. Tek bir arının dansı ile tüm kovan harekete geçmez. Öncelikle koloniden bir grup arı öncü olarak gider. Bu öncü grup uçuştan döndüğünde onlar da dans ediyorsa daha fazla arı hedefe doğru yönelir. Buldukları kaynak ne kadar iyi ise, o kadar daha uzun süre dans ederler ve daha fazla takipçi arı toplarlar. Böylece koloninin toplayıcı takımının dikkati daima en verimli besin kaynağına doğru yönelmiş olur. Bulunan besin kaynağının verimsiz olması durumunda da arılar dans ederler. Yalnız buradaki tek fark arıların dansının isteksiz olması ve daha kısa sürmesidir. Bu durum kovandaki diğer arılara da yansır, dansçıların başına toplanan arılar kısa bir süre içinde dağılırlar. Bu durumda yeni bir ekip besin aramak için çıkar. Arıların dansı Hiçbir 8 dansı birbirinin aynı değildir. Yanda, yiyecek Güneş'in 800 solunda iken yapılan çok sayıda dansın yönü gösterilmiştir. Arıların dans ederken oluşturdukları üçgenler saat yönünde yapılan dansların yönünü, dairelerse saatin ters yönündeki dansların yönünü gösterir. (İlk resim) Yiyecek arayan arılar kaynağın yerini doğrudan tarif etmek için yiyeceğin merkezine düz bir yoldan uçmak zorunda değildir. Yandaki deneyde Karl von Frisch, arıların binanın diğer tarafındaki yiyecek kaynağına binanın etrafından dolaşarak ulaşmalarını sağlamıştır. Ancak arılar besin kaynağının yerini, kesik çizgilerle gösterilen düz güzergah üzerinde yaptıkları dans ile tarif etmişler ve diğer arılar da dümdüz yolu izleyerek besin kaynağına ulaşmışlardır. (İkinci resim) Şimdi burada durup biraz düşünelim. Yukarıda detaylarıyla ele aldığımız dansı gerçekleştiren canlılar balarılarıdır. Yani insanların sokağa çıktıklarında, bahçelerinde yürürken, balkonlarında otururken sık sık rastladıkları, birkaç santim büyüklüğündeki böceklerdir. Burada ilginç bir çelişki vardır. İnsanlar balarılarını sıradan, her yerde bulunan böcekler olarak değerlendirirler ama buraya kadar anlattıklarımız ancak çok keskin bir bilinçle gerçekleştirilebilecek olaylardır. Arıların dansla yaptıkları tarifi bir insanın yapmasını istesek, bu kadar başarılı olması mümkün olmaz. Çünkü bir insan akıl ve bilinç sahibi olmasına rağmen, böylesine ince hesapları teknik ölçüm aletleri olmadan yapabilecek bir yeteneğe sahip değildir. Arıların yön tayini Arılar, eğer buldukları kaynak çok çok zenginse coşkulu bir şekilde dans ederler. Eğer kaynak yakındaysa soldaki 'yuvarlak dans' adı verilen danslarını yaparak kaynağın yerini tarif ederler. Daha uzaktaki kaynaklar içinse sağdaki 8 şekilli danslarını yaparlar ve buna titreşim hareketlerini de eklerler. O halde arılara bu bilinçli davranışları öğreten kimdir? Arılar bu davranışları diğer arılardan öğrenmezler, yaşamlarında böyle bir eğitim dönemine rastlanmaz. Onlar tüm bunları zaten bilerek, zamanı geldiğinde uygulayabilecek şekilde dünyaya gelirler. Ve bu durum yeryüzünün her yerinde, milyonlarca yıldır yaşayan tüm balarıları için geçerlidir. Arıların yön tayini Arıların çevreyi tanımak için yüzey şekillerinden yararlandıklarını kanıtlamak amacıyla yapılan bir deneyde yiyecek aramaya çıkan arılara önce üst sol köşedeki yiyecek kaynağı tanıtılmıştır. Daha sonra, arılar gösterilen kaynaktan yiyecek toplamak üzere kovandan ayrılır ayrılmaz yakalanıp sağ alttaki noktaya getirilmiş ve burada tekrar serbest bırakılmışlardır. Yiyecek kaynağı doğrudan gözükmüyor olsa bile, arılar doğru yöne doğru, yani daha önce tanıtılan yiyecek kaynağına doğru gidebilmişlerdir. Bu durumda vicdan sahibi bir insanın asla inkar edemeyeceği büyük bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzu görürüz: Tüm canlıların Yaratıcısı olan Allah, balarılarını da kusursuzca var etmiş ve onlara böylesine bilinçli davranışları öğretmiştir. Balarıları Nahl Suresi'nde haber verildiği gibi Rabbimiz'in kendilerine ilhamı ile hareket etmektedirler. Arıların dans ederek yaptıkları tarifin öneminin tam olarak anlaşılması için kovan içinde arıların yaptıkları hareketlerin ve ortamın düşünülmesi gerekmektedir. Evrimci bir yazar olan Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası adlı kitabında arıların bu tarifi nasıl yaptıklarından şöyle bahsetmektedir: Arıların sorunu danslarını içerisi karanlık olan, ne yiyeceğin ne de Güneş'in görülebildiği bir kovan içinde yapmalarıdır. Sadece bu da değil. Arılar düşey konumdaki bir peteğin üstünde dans ederler.78 Şimdi gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Tarifi yapan arılar düşey konumda dans etmelerine rağmen, bu bilgiyi kullanarak besin aramaya çıkacak olan arılar yatay düzlemde hareket edeceklerdir. Yani arılara hangi yönde uçmaları gerektiği konusunda verilecek olan bilginin aslında yatay düzlemde olması gerekmektedir. Eğer arılar düşey düzleme uygun olarak yapılan bir tarife göre hareket ediyor olsalardı, dümdüz yukarı uçarak yiyecek aramaları gerekirdi ki, bu durumda yiyecek bulmaları hiçbir şekilde mümkün olamazdı. Dawkins kitabında konuya şöyle devam etmektedir: …Bu yüzden arılar yiyeceğin yerini o yönü işaret ederek ya da oraya dönük dans ederek belli edemezler. Kovandan yiyeceğe doğru olan uçuş rotasını, kovanın içinde iken yerçekimine göre belirledikleri (dışarıya çıktıktan sonra Güneş'e göre belirleyeceklerdir) bir düzlem üstünde gösterirler. Öteki arılar da dışarı çıktıklarında bu bilgiyi Güneş'e uyarlarlar. Eğer yiyecek tam Güneş yönündeyse dansçı arı sallantılı düz uçuşunu peteğin önünde tam dikey pozisyonda yapar. Eğer yiyecek Güneş'in 40 derece batısındaysa, dikey çizginin 40 derece solunda uçar. Böylece dansçı arı yiyeceğin bulunduğu yerin açısını Güneş yerine, dikey çizgiye göre gösterir ve karanlık kovanın içindeki arkadaşlarına Güneş'e çıktıklarında hangi yöne uçacakları konusunda bilgi verir.79 Arı kovanı Cüce balarıları olarak adlandırılan bir balarısı türü kovanlarını her zaman açıkta yaparlar. Besin kaynağı bulduklarında da, genellikle arılar ile kaplı kovanlarının tepesinde dans ederler. (yanda) Bu arılar da 8 danslarını doğrudan yiyecek kaynağının yönünü belirtecek şekilde yaparlar. Eğer arılar herhangi bir şekilde yuvanın kenarlarında veya arka kısmında dans etmeye zorlanırlarsa, danslarına tekrar yön vererek kaynağın yönünü gösterirler. Burada anlatılanların üzerinde durup düşünelim. Arılar karanlıkta ve farklı bir düzlemde olmasına rağmen yapılan tarifi tam olarak anlamakta ve hedefi her zaman doğru olarak bulmaktadırlar. Tarifi yapan arının belirlediği bir dikey çizgiye göre yaptığı hareketler, açı hesaplaması yapmayı bilen diğer arılar tarafından tam olarak anlaşılmaktadır. Marian Stamp Dawkins bu durum karşısındaki düşüncelerini şöyle ifade etmektedir: Arıların bunu (açı hesaplamasını) doğru olarak yapmaları, birbirlerine gerçekten bilgi aktardıklarının bir göstergesidir. 80 Görüldüğü gibi tüm arılar açı hesaplaması yapabilmektedir. Bu durumu Dawkins, arıların birbirlerine bilgi aktarmaları olarak yorumlamıştır. Ancak burada cevaplanması gereken önemli sorular vardır. Arılar bu hesaplama yöntemini nasıl keşfetmişlerdir? Güneş'e bakarak, arı gibi bir canlının yatay-düşey ayrımı yapabilmesi, yaptığı tarife kendi kendine açı ekleyebilmesi ve bunu her seferinde doğru yapması mümkün müdür? Bundan başka arılar yorum yapabilme becerisini nasıl elde etmişlerdir? Güneş'i pusula kullanmayı nasıl öğrenmişlerdir? Arıların besin kaynağını tarif etme yöntemleri Arılar besin kaynağının tarifini dikey düzlemdeki petek üzerinde yaparlar. Oysa kaynak üstteki resimde görüldüğü gibi yatay düzlemde yer almaktadır. Buna rağmen arılar yapılan tarifi tam olarak anlar, gereken açı hesaplamasını yaparak kaynağa ulaşırlar. Arıların bu şaşırtıcı hesap yeteneklerinin kaynağı Allah'ın onlara ilhamıdır. Arıların düzlem farkı, açı ölçme, hesap yapma gibi matematiksel işlemleri kendi kendilerine yapamayacakları çok açık bir gerçektir. Arılardaki tüm bu yeteneklerin tek nedeni vardır. Arılar üstün bir güç tarafından yönetilmektedirler. Tüm evrene hükmeden bu güç Allah'a aittir. Allah arılara sahip oldukları tüm yetenekleri verendir. Bulutlu havalarda arılar yönlerini bulabilmek için ultraviyole ışık dalgalarını kullanırlar. Bulutlu havalarda arılar yönlerini bulabilmek için ultraviyole ışık dalgalarını kullanırlar. Bulut örtüsü çok yoğun olmadığı sürece bu ışık dalgaları bulutların içerisine işleyebilir. Arılar da Güneş'ten yayılan bu ışık dalgalarının titreşim yönünü takip ederek Güneş'in o anda olması gereken yerini hesaplayabilirler. Arılar Bulutlu Havalarda Nasıl Yön Belirler? Yiyeceğe doğru uçarken arılar bir yandan da Güneş'i gözlemler. Öncü arının yaptığı dansta gösterilen yönü ve açıyı kullanabilmeleri için bu gereklidir. Arıların yaptıkları işin ne kadar olağanüstü olduğu açıkça ortadadır. Ancak arılar bununla da kalmayıp daha da olağanüstü bir şey yaparlar. Hava bulutlu da olsa Güneş'i pusula gibi kullanabilir, bunu da ultraviyole ışık dalgalarını kullanarak yaparlar. Ultraviyole ışık dalgaları bulut örtüsü çok yoğun olmadıkça, bulutların içerisine işleyebilecek özelliktedir. Bu nedenle işçi arılar Güneş'in yönünü belirlemek için bu ışık dalgalarını kullanırlar. Güneş'ten yayılan doğal ışık polarize olmuştur, yani ışık dalgalarının titreşiminin yönü, Güneş gökyüzünde hareket ederken düzenli bir şekilde değişir. Bu polarizasyon şekilleri insanlar tarafından görülemez, fakat arılar ve diğer birçok canlı tarafından algılanabilir. Güneş'in görülmemesi ya da gökyüzünün bulutlu olması bu canlılar için bir engel oluşturmaz. Arılar bulutlara rağmen göğü bir bakıma parsellenmiş gibi düşünür ve Güneş'in o anda olması gereken yerini hesaplayabilirler.81 Kuşkusuz bu özellik de, Allah'ın üstün tasarımının örneklerinden biridir. Balarıları da bu sayede yaşamlarını sürdürebilmektedirler. ARILARIN HAFIZASI Kovandaki arıların, toplayıcı arıların yaptıkları dansı izledikten sonra otomatik olarak uçuşa geçmedikleri de tespit edilmiştir. Arılar dansta verilen bilgileri değerlendirmekte ve harekete geçip geçmemeye karar vermektedirler. Bu konuyla ilgili olarak yapılan bir deneyde arı kovanı yakınlarındaki bir gölün ortasına bir kayık bırakılımış ve içine besin koyulmuş. Bir süre sonra bu besin, arılar tarafından fark edilmiştir. Arılar hemen gidip kovandaki arkadaşlarına besinin yönünü ve yerini bildiren danslarını yapmışlar ama uzun süre dans etmelerine rağmen kimse onlara itibar etmemiş ve kovandan ayrılmamıştır. Daha sonra kayık kıyıya çekilmiş. Yine bazı arılar besini bulup geri dönerek dansa başlamışlar, bu sefer arılar kovandan ayrılarak kayığa doğru yönelmişlerdir. Bilim adamlarının bu olaydan çıkardıkları sonuç şöyledir: Arılar çevreyi tanımakta ve orada bir göl olduğunu bilmektedirler. Gölde besin olmayacağı için de arkadaşlarının dansını dikkate almamışlardır. James and Carol Gould, The Animal Mind, s.106 Arıların hafızası Arılar Yaptıkları Tarifte Tam İsabet Kaydederler Arıların, dansçı arıyı seyretmelerinden bir süre sonra kovandan ayrılarak hedefe yöneldiklerini söylemiştik. Ancak arılar, burada gözardı edilmemesi gereken çok önemli bir sorunla karşı karşıyadırlar. Arılara verilen tarifteki açıda, çıkış noktası olarak Güneş alınmıştır. Ancak Güneş sabit bir cisim değildir. Bilindiği gibi Güneş her 4 dakikada 1 derece yer değiştirir. Arı eğer sürekli aynı açıyla yol alacak olsa Güneş'in hareketi sebebiyle hedeflediği yere asla varamayacaktır. Her 4 dakikalık yolda 1 derecelik bir hata yapacak, uzun mesafelerde ise sapma telafi edilemez boyutlara ulaşacaktır. Çok kısa mesafelerde, örneğin 200 metre mesafede bu bir problem olmaz. Çünkü arının bir dakikada katettiği yol yaklaşık saatte 13 km=dakikada 216 metre kadardır.82 Bu durumda akla, "ya hedef 4 dakikadan fazla bir uzaklıkta ise ne olur?" sorusu gelecektir. Arıların 10 km çapında bir alanda besin toplayabildiklerini belirtmiştik. Arı 10 km yol katetmek için yaklaşık 45 dakika uçmak zorundadır.83 Ancak Güneş 45 dakika içinde yaklaşık 11 derece yer değiştirecektir. Eğer arı kovana haber veren arının, tarif ettiği açıyla yol alsa Güneş yer değiştirdikçe yiyecek kaynağından uzaklaşacaktır. Tabi burada hemen kovandan 10 km uzağa gitmiş olan arının dönerken yine aynı şekilde Güneş'in konumuna göre besin kaynağının yerini aklında tuttuğunu da belirtmekte fayda vardır. Üstelik bu arı yüklü olarak geri döneceğinden sürati daha da azdır (9 km/saat).84 Dolayısıyla arı geri dönene kadar Güneş 16.5 derece dönecektir. Bu durumda arının Güneş'e göre yapacağı tarifin hatalı olması da ihtimal dahilindedir. Hem dans eden arının yapacağı 16.5 derecelik hata hem de yola çıkanın 11 derecelik yanılgısı birbirine eklendiğinde arının 10 km.lik bir mesafede yiyecek kaynağından 27.5 derece kadar uzak bir noktaya gitmesi söz konusu olacaktır. Üstelik toplayıcı arı bu kadar uzağa gittiğinde eğer yiyecek bulamazsa dönecek gücü de kalmayacaktır. Çünkü arılar gittikleri yerden daha fazla besinle dönmek için kursaklarına sadece kendilerine bildirilen uzaklıkta kullanacakları kadar bal alırlar. Bu bal bittiğinde güçleri de tükenir ve nektara ulaşamadıysalar enerjileri kalmadığı için geri dönemezler. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2) Balarısı Ancak durum böyle olmaz. Milyonlarca yıldır arıların yaptıkları tüm tarifler -Güneş'in dönmesine ve açısının değişmesine rağmen- diğer arılar tarafından anlaşılmakta ve arılar besin kaynaklarına ulaşmakta zorluk çekmemektedirler. Bu da bize arıların Güneş'e göre açı hesaplaması yaparken yanılmadıklarını gösterir. Bu durumu matematiksel olarak ifade etmek gerekirse arılar Güneş'in her 4 dakikada, 1 derece kaydığını hesaba katmaktadırlar. Yaptıkları bu hesaplama sonucunda da kaynağın yerini akıllarında doğru olarak tutabilmekte ve diğerlerine tam olarak tarif etmektedirler. Güneş'e göre açı hesaplaması yapan diğer arılar da bu tarifi anlamakta ve tarif edilen besin kaynağını bulmaktadırlar. Yukarıdaki paragraf dikkatli bir şekilde düşünerek tekrar okunduğunda aslında arılarla ilgili olarak yapılan bu tarifte bir olağanüstülük olduğu hemen anlaşılacaktır. Şu anda cümleleri her zamanki gibi alışkanlıkla değil de teker teker, tarif edilenleri göz önüne getirmeye çalışarak, akıl, mantık ve vicdan kullanarak düşünmekte fayda vardır. Bugün Güneş'in kaç dakikada ne kadarlık bir açı değiştirdiğini bile bilen insan sayısı azdır. Ama balarıları bunu çok iyi bildikleri gibi, dakika hatta saniye şaşırmadan tam isabetli bir matematiksel hesap yapmaktadırlar. Peki bir arı, konusunda uzman olmayan bir insanın bile yapamayacağı böyle bir hesaplamayı kendi iradesiyle yapabilir mi? Elbette yapamaz; bu yetenek arıya Allah tarafından verilmiştir. Aksini iddia etmek aklın ve mantığın tüm kurallarını çiğnemek olur. Arıların sözde "evrimsel bir süreç" içinde böyle bir hesaplamayı kendi kendilerine öğrendiklerini iddia eden bir insan, arıların yine sözde "evrimsel bir süreç" içinde yüzlerce yıl sonra günümüzün en tanınmış matematik profesörlerinden daha iyi denklem çözebileceklerini de iddia etmelidir. Peki bunu iddia eden bir insan olabilir mi? Tabii ki olamaz; bunu iddia eden insanın akli yeteneklerinden şüphe etmek kaçınılmazdır. ARILARIN UZAKLIK HESAPLAMALARI Arıların yiyecek aramaya çıkarken, yanlarına belli miktarda besin almaları ile ilgili çeşitli deneyler yapılmıştır. Bunlardan bir tanesinde belli bir uzaklığa konan şekerli su kabını bulan arılar kovanlarına geri dönmüş (1) ve arkadaşlarına yiyecek kaynağının yerini tarif etmişlerdir. Bu tarif üzerine yola çıkan ilk arılar kaynaktan besin alarak geri dönmüşlerdir. Daha sonra deneyi yapan bilim adamları besin kaynağını biraz daha uzağa koymuşlardır. Bunun üzerine ikinci gelen arılar tarif edilen yerde yiyeceği bulamadıkları ve yakıtları da bittiği için geri dönememişlerdir. (2) Ancak yapılan şekerli su ve bal takviyesi ile yola çıkacak gücü bulabilmişlerdir. (3-4) Arıların yanlarına sadece kaynağa ulaşacak kadar yiyecek almalarının nedeni dönerken daha fazla polen toplayabilmektir. Kaynak: Moody Science Classic, City of the Bees, Moody Video A Ministry of Moody Bible Institute 820 N. LaSalle Boulevard Chicago, IL 60610-3284 Balarısı Arılar Hesaplama Yapmayı Nereden Öğrenmişlerdir? Buraya kadar anlatılanlarda da görüldüğü gibi arılar çok farklı şekillerde hesaplamalar yapmakta ve bu hesaplamaları yaparken de Güneş'i kullanmaktadırlar. Bir böceğin dünyanın ve Güneş'in hareketlerini ve bunların sonuçlarını kendi kendine bilmesi ve buna göre hareket etmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Arıların her seferinde bu hesaplamaları tesadüfen tutturmaları da imkansızdır. Bütün bunlara rağmen -konuyla ilgili tüm bilim adamlarının da hemfikir oldukları gibi- arılar bu hesaplamayı hatasız bir şekilde milyonlarca yıldan beri yapmaktadırlar. Bir insan kaybolduğunda -eğer bu konuda özel bir eğitim almamışsa- yönünü bulabilmesi için pusula gibi aletlere ihtiyacı olacaktır. Bu kişinin Güneş'in açısına göre bir hesaplama yaparak yönünü bulması ise neredeyse imkansızdır. Oysa bir arı Güneş'in hareketine rağmen gördüğü herhangi bir yeri hatasız bir şekilde kovandaki diğer arılara tarif edebilir. Arıların bu olağanüstü özellikleri nasıl ortaya çıkmıştır? Arılar bu hesaplamayı yapmayı nasıl öğrenmişlerdir? Bu soruların cevapları son derece önemlidir. Öncelikle arıların yön tayin etme ve bunu başka arılara tarif edebilme yeteneklerine ilk ortaya çıktıkları andan itibaren sahip olmaları gerekmektedir. Bu, arıların beslenme ve barınma ihtiyaçlarını giderebilmeleri, dolayısıyla soylarını devam ettirebilmeleri için mutlaka gerekli olan bir yetenektir. Bu yeteneğin evrimcilerin iddia ettikleri gibi zaman içinde gerçekleşen çeşitli değişimlerle ortaya çıkması mümkün değildir. Nitekim evrim teorisini savunan bilim adamları da arıların dans ile haberleşme yeteneklerinin nasıl ortaya çıktığı sorusu karşısında oldukça zor durumda kalmaktadırlar. Örneğin günümüzün tanınmış evrimcilerinden biri olan Richard Dawkins, arı dansının evrimi ile ilgili olarak kendisine sorulan soru karşısında açıkça "afallamış"tır. Dawkins'in arıların dansı ile ilgili sorular karşısında vermeye çalıştığı cevap şöyledir: "Bir fikir ileri sürmek durumunda… Belki de dans bir çeşit… Tahmin etmek pek de zor değil… Bunun neden olduğunu kimse bilmiyor, ama bir şekilde oluyor… Modern arı dansının daha basit bir başlangıçtan evrimleşmesine dair birtakım makul dereceli ara aşama bulduk. Size anlattığım hikaye gibi… bu doğru bir hikaye olmayabilir. Ama buna benzer bir şey mutlaka olmuştur."85 Dawkins'in bu soru karşısında verdiği cevaptaki mantık bozukluğundan da anlaşılacağı gibi arıların dansını tesadüflerle, ara açıklamalarla ifade etmek ancak hayali bir hikaye olarak anlatılabilir. Güneş'ten faydalanarak açı hesabı yapmak, tesadüfen elde edilecek bir yetenek değildir. Ancak arıların dans etmeyi öğrenmeleri veya açı hesaplayabilmeleri de yeterli değildir; bunun dışında bunları diğerlerine tarif ettiklerinde onların da bunu anlayabilmeleri gerekmektedir. Bunlar düşünüldüğünde "tesadüf" gibi bir ihtimalin akla getirilmesinin bile son derece saçma olduğu hemen görülmektedir. Ne kadar beklenirse beklensin bir canlıda böyle bir hesap yeteneğinin kendi kendine oluşması kesinlikle mümkün değildir. Arı, düşünme özelliği olmayan bir canlıdır. Buna rağmen baştan beri belirttiğimiz gibi, yaptığı her hareket benzersiz bir aklın ve şuurun varlığını gösterir. Evrenin her noktasında olduğu gibi arılarda da tecelli eden bu akıl ve şuur herşeyi kusursuz yaratan Allah'a aittir. ARILARIN GÖZLERİ Arıların Güneş'ten faydalanabilme özelliklerini fark eden bilim adamları yön tayinleri konusunda araştırmalar yapmaya başlamışlardır. İlk olarak arıların göz yapısı incelenmiş ve gözlerinin bu hesaplamaların yapılmasını sağlayacak bir tasarıma sahip olduğu bulunmuştur. Arıların çok özel bir göz yapıları vardır. Arı gözlerinde "ommatidia" adı verilen, 6.900'er adet birbirinden ayrı görme işlemi yapan bölüm vardır. Bu bölümlerin her biri kendi başına bir göz gibi hareket eder. Bunlar bir kutudaki kamışlar gibi biraraya toplanmışlardır. Ayrıca her biri dışta küçük konveks ve şeffaf bir lensle biter.86 Bu lensler de gözün cam gibi elips biçimindeki dış kabuğunu oluştururlar. Arıların başlarının iki yanında bulunan birleşik gözlerinin dışında, kafalarının üzerinde de 3 basit gözleri bulunur. Kafa üzerinde yer alan bölümlerin ışığın şiddetinin ölçülmesi için kullanıldığı tahmin edilmektedir. Arı gözünün insan gözüne göre iki üstünlüğü vardır. Bunlar, ultraviyole ışınlarını görme ve daha önce de belirtildiği gibi ışığın polarizasyonunu ayrıştırmadır.87 İşte bu özellikler, arıların Güneş'in yerini ve açısını tespit etmelerini sağlayan özelliklerdir. Bu sayede arılar, Güneş ilerledikçe kovanda diğer arılara yapacakları tarifin yönünde düzeltme yaparak hedefin yönünü hatasız olarak belirleyebilirler. Arı gözü En üstte, bir arı gözünün kesiti görülmektedir. Uzun çizgiler halinde görülen ommatidia'lar (küçük gözler) resimde açıkça görülmektedir. Her biri ayrı bir göz gibi görme işlemi yapabilen bu bölümler bir kutudaki kamışlar gibi biraraya toplanmışlardır. Bu gözlerin her biri diğerinden biraz daha farklı bir yöne doğru bakar. Alttaki resimde bu bölümlerden birinin (ommatidium) kesiti görülmektedir. Üstte ise bir arının baş kesiti, yanda ise tek bir ommatidia görülmektedir. Bu ommatidiaların her birinin dış kısımlarında şeffaf ve konveks bir lens vardır. Arıların başlarının iki yanında bulunan bileşik gözlerinin yanısıra kafalarının üzerinde üç adet basit göz bulunur. ÇİÇEK İŞARETLEME YÖNTEMLERİ Toplayıcı arı kovana geri dönmeden önce besin kaynağına özel bir koku bulaştırır. Her işçi arının vücudunda istediği zaman kullanabileceği bir koku kesesi vardır. Bu kese arının sırtında ve vücudunun arka tarafında içeriye doğru katlanmış bir deri kıvrımından oluşur ve normal zamanlarda dışarıdan görülmez. Arı istediği zaman bunu dışarı çıkarır ve kesenin kokusu üzerinde bulunduğu çiçeğe ve çevreye yayılır. Bu koku Melisa çiçeğinin kokusuna benzer ve insanlar tarafından da kolaylıkla algılanabilir. Arılar ise kendi kovan arkadaşlarının kokularına karşı fazlasıyla hassastırlar ve çok uzaklardan bu kokuyu duyabilirler.88 Arı gözü Arı gözünün bir başka özelliği de, mor ötesi ışınları algılayabilecek şekilde tasarlanmış olmasıdır. Böylece çiçek yapraklarından yansıyan ışıklar, uçuş yapan arıya polenlerin koordinatlarını tam olarak bildirirler. Gözlerindeki özel yapı sayesinde yiyecek aramaya çıkan arı, karşısına çıkan çiçekleri havaalanını aydınlatan pist ışıklarında olduğu gibi kolaylıkla görür. (sağdaki resim) Balarılarının çiçekleri işaretlemeleri sayesinde, diğer arılar bir çiçeğin nektarının daha önce başka arılarca tüketildiğini konar konmaz anlar ve hemen o çiçeği terk ederler. Bu sayede hem vakit, hem de enerji kaybından kurtulurlar. Çiçeklerin Döllenmesi ve Arılar Arı Arılar bir kere uğradıkları ve nektar ya da polen topladıkları çiçekleri koku bırakarak işaretlerler. Bu sayede kendilerinden sonra buraya gelen arılar boş yere hem enerji hem de vakit kaybetmemiş olurlar. Çeşitli çiçeklerle dolu bir çayırda bal toplayan arılar bir müddet izlenecek olursa ilginç bir durum dikkat çekecektir. Arılar her seferde sadece tek bir çiçek cinsi arasında gidip gelirler. Bir çiçekten diğerine uçarken başka cins çiçeklere dikkat bile etmezler. Bazen günlerce aynı tür çiçekleri bu şekilde ziyaret eden arıların bu davranışları hem kendileri hem de çiçekler açısından faydalıdır. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz. Bir çiçeğe ilk defa konan bir arı o çiçeğin yapısını tanımadığı zaman ufak bir nektar damlasını bulmak için çok uzun bir süre uğraşmak zorunda kalabilir. Arı ancak aynı çiçeğe beşinci veya altıncı kere konduktan sonra sürat ve beceri kazanır ve hedefine kolayca ulaştığı için zamandan kazanmaya başlar. Bu durumun çiçekler açısından faydalı olan yönü ise, arıların tek çiçek türünü tercih etmeleri sayesinde süratli ve güvenilir bir döllenmenin sağlanıyor olmasıdır. Çünkü bir çiçeğin poleni başka çiçekleri dölleyemez ve ancak arıların aynı çiçekler arasında yaptıkları turlar sırasında çiçekler döllenmiş olur. Arılar aynı tür çiçekleri bulmak için kokudan faydalanırlar. Burada kısaca çiçeklerdeki döllenme olayının nasıl gerçekleştiğine değinmekte fayda vardır. Bilindiği gibi arılar çiçekleri nektar ve polen toplamak için ziyaret etmektedirler. Ancak arılar polen toplamaya çalışırken, çiçekler için hayati önemi olan bir işlevi yerine getirir ve onların döllenmelerine aracılık etmiş olurlar. Çiçeklerdeki döllenme olayının gerçekleşebilmesi için çiçeğin dişi tohumunun erkek tohumlarla (polenlerle) birleşmesi gerekir. Yani çiçeğin bir miktar poleni yapışkan olan başçık üzerine gelerek buradan dişi tohumla birleşmelidir. Çiçekler genel olarak erkek organlarındaki polenleri kendi başçıkları üzerine kendileri ulaştıramazlar. Ancak böcekler sayesinde gerçekleşen birleşme ile döllenme olur ve yeni çiçekleri oluşturacak tohumlar meydana gelir. 89 O Allah, O'ndan başka ilah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir. (Neml Suresi, 26) Balarısı Görüldüğü gibi çiçekler ve arılar arasında çok önemli bir bağlantı vardır. Her iki canlı da birbirlerini cezbedecek şekilde Allah tarafından tasarlanmışlardır. Örneğin böcekler tarafından döllenmesi gereken çiçekler, böcekleri kendilerine çekecek nektarları salgılarlar ki gerçekte arıları çeken bu nektarlardır. Ayrıca çiçekler kokuları veya canlı renkleriyle de böceklerin dikkatini çekerler. Arılar ve çiçekler arasındaki bu ilişki insanlar açısından da son derece önemlidir. Çünkü arıcılığın tarımsal önemi çok büyüktür. Birçok meyve ağacı ve çiçek büyük ölçüde arılar aracılığı ile döllenir. Bu nedenle kimi uzmanlar arıların bu konudaki desteğini, bal üretiminden daha önemli bir katkı olarak değerlendirirler. Bu bilgiler düşünüldüğünde akla hemen Nahl Suresi'ndeki balarısı ile ilgili ayetler gelmektedir. Allah bu ayetlerde arıların tüm meyvelerden yemelerine dikkat çekmiştir: Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69) Bombus arısı BOMBUS ARILARI Çiçeklerin döllenmesinde Bombus arılarının önemi çok büyüktür. Yan sayfada da görüldüğü gibi Bombusların diğer arılara göre daha tüylü olan vücutlarındaki tüycükler mikroskobik çengellerle kaplıdır. Bu çengeller, arı çiçeğin etrafında dolaştıkça yapışkan polen tanelerini toplamasını kolaylaştırır. Bombus daha sonra orta bacakları ile polenleri sepetçiğine boşaltarak depolar. (David Attenborough, The Trials of Life, s.58) Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, arılardan başka böcekler de çiçekleri döllerler. Fakat arılar hem sayılarının çokluğu, hem çalışkanlıkları ve hem de vücut yapılarının uygunluğu yüzünden poleni, diğer böceklere oranla daha fazla miktarlarda taşırlar. Tarımın büyük bölümü arıların yaptıkları tozlaşmaya bağlıdır. Böcekle tozlaşmanın % 80'i balarılarının görevidir. Bu tozlaşma olmasa, meyve ve sebze üretiminden elde edilen verimde önemli bir düşüş kaydedilirdi. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı) dır. (Hud Suresi, 6) Balarısı Çiçekler ve Arılar Arasındaki Uyum Çiçeklerin döllenmesinde son derece önemli bir role sahip olan arıların dölleyemedikleri çiçekler de vardır. Örneğin arılar kırmızıyı algılayamadıkları için bu renge sahip olan çiçekleri dölleyemezler. Defne, kırmızı karanfil, yabani keten gibi içinde başka renk barındırmayan kırmızı renkli bazı bitkiler başka böcekler tarafından döllenirler. Bu çiçek türlerinin renklerinin dışında arılar tarafından döllenmelerini engelleyen başka bir ilginç özellikleri daha vardır. Bu çiçeklerin nektarları çiçeğin oldukça derinlerindeki bölgelerde bulunur. Bu çiçekleri döllemek isteyen böceklerin çiçeğin iç kısımlarındaki bu bölgeye ulaşabilmeleri için özel organlara sahip olması gerekmektedir. Böceklerin aynı zamanda kırmızı rengi algılamaları gerektiği de unutulmamalıdır. Yani bu bitkileri dölleyecek böceklerin her iki özelliğe de aynı anda sahip olması gerekmektedir; çiçeklerin derinliklerine ulaşacak özel bir organ ve kırmızıyı görebilecekleri gözler. Gerçekten de doğada kırmızıyı renk olarak algılayan sadece iki böcek türü vardır: Eşek arıları ve gündüz kelebekleri ve üstelik bu böceklerin her ikisinin de derinlerdeki nektarlara ulaşabilecekleri uzun hortumları vardır.90 Balarıları ve çiçekler Arılar ve çiçekler arasında Allah'ın yarattığı uyumlu bir beraberlik vardır. Böyle bir uyumu tesadüflerle açıklamaya çalışmak elbette ki anlamsız olacaktır. Hiçbir tesadüf iki farklı türdeki canlıya, birbirlerine tam uyumlu olacak şekilde fiziksel özellikler kazandıramaz. Bu uyum her iki canlının da tek bir Yaratıcı tarafından yaratıldıklarını kanıtlar. Bütün canlıların denetimi elinde olan Allah her iki canlıyı da birbirine uyumlu yaratmıştır. ÇANAK ORKİDELERİ VE ARILAR Arılar ve çiçekler arasındaki uyumun örneklerinden biri de Çanak orkideleri ve arılar arasında görülür. Orkidenin çanak kısmında bulunan kokulu sıvı arıları çiçeğe çekmeye yarar. Kokuya aldanarak gelen arı, çiçeğin kaygan bölümünden bu sıvının bulunduğu bölüme doğru düşer. Arının buradan kurtulmak için tek çıkış yolu vardır. Dar bir tünel. Bu tünelin tavanında ise çiçeğin polenleri bulunur. Arı kurtulmaya çalışırken polenler de arının sırtına yapışır. Bir süre sonra arı çiçeğin tuzağından kurtulur. Başka bir orkideye gittiğinde ise sırtına yapışmış olan polenleri bırakır, bu sayede çiçek döllenmiş olur. Arı da dişi arıları cezbetmek için kullanacağı kokulu sıvıyı elde etmiştir. Bu iki canlı arasındaki uyum, her iki canlıyı üstün güç sahibi olan Rabbimiz'in yarattığını kanıtlayan bir delildir. Çanak orkide Çanak orkide DİPNOTLAR 72- Bilim ve Teknik Dergisi, Cilt 23, Sayı:269, Nisan 1990 73- Prof. Karl von Frisch, Arıların Hayatı, s. 135-136 74- Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.152 75- Discovery, Nov. 97, s. 87 76- Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.155 77- Marl L. Winston, The Biology of the Honey Bee, s. 154-156 78- Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası TÜB‹TAK, Popüler Bilim Kitapları, 1999, Ankara, s.137 79- Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası, s.137 80- Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası, s.137 81- Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.163-164 82- Prof.Dr.Ali Demirsoy, Yaflamın Temel Kuralları, Omurgasızlar/ Böcekler, Entomoloji Cilt II / Kısım -II, Ankara; s. 66 83- Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.171 84- Prof.Dr.Ali Demirsoy, Yaflamın Temel Kuralları, Omurgasızlar/ Böcekler, Entomoloji Cilt II / Kısım -II, Ankara; s.66 85- http://www.origins.org/articles/bohlin_upariver.html 86- Mark L. Winston, The Biology of the Honey Bee, Harvard Unv. Press, 1991, s.15 87- Encyc. Americana, 1993, USA, Vol.3, Int. Headquartes, Danbury Connecticut, s.439 88- Prof. Karl von Frisch, Arıların Hayatı, s.143 89- Prof. Karl von Frisch, Arıların Hayatı, s.41 90- Prof. Karl von Frisch, Arıların Hayatı, s.31 3 / total 9<< Geri |ileri >>

21 Kasım 2013 Perşembe

Mehmet Özdemir İYİ GÜNLER ARKADAŞLAR bu gün İstanbul biraz serin ama sabah saat sekizde arıların yanına gittim hal hatır sordum ve su cevabı aldım iyiyiz dediler seni gibi sahibimiz var dediler ve merak etme biz çalışıyoruz seni mahcup etmeyeceğiz dediler bende her zaman yanınızdayım kendiniz fazla yormayın dedim bu arada arılarım adları biri Kafkas kırması biri de karnıyol ama karıyol şu anda çok fark attı Kafkas geri kaldı
iyi günler arkadaşlar bugün bu saate bir çerçeve Muğla balı elime geçti arkadaş balın tadına bir bak dedi bende bakalım dedim tabi Muğla balını pek bilmediğim için siz arkadaşlara danışayım dedim ve yazmaya başlıyorum balın tarifi aynen şöyle 1 bal beyaz renkte 2 balda kasıkta aldın mı hiç akma yok 3 bal kasığa yapıştı sökmek bile zor 4 balı yedim seker tadı geldi bana sanki ama sormam lazım bilmediğim bir bal için yorum yapmak bana yakışmaz 5 suda yıkayayım dedim yıkanmadı yapıştı kaşığa simdi soruyorum sorumu bu bal nasıl bir bal bana yazarsanız sevinirim iyi günler
İYİ GÜNLER ARKADAŞLAR bugün İstanbul hava çok güzel ve arılar su kapından su içmeye devam ediyor buda şu anlama geliyor demek ki arılar yavru atmaya devam ediyorlar ve bu sene arılar kışa güçlü girecek demektir eyer bu sıcaklarda şerbet vermeye devam ederseniz ana arı daha fazla yumurta atar ama bunun sakıncaları da olabilir neden deseniz havalar bir lan çok soğuk ederse yavrular ısınmada sıkıntı çekebilir buda yavru ölmesi olasıdır az şerbet vererek arını gücüne güç katarsın zaten arılar dışarıdan bir şeyler topluyor